🐱 Her Yeni Başlangıç Bir Umuttur
VALİ DR. SAYIN YILMAZ ŞİMŞEK’İN YENİ YIL MESAJI . Her yeni yıl yeni bir başlangıç, yeni bir umuttur. 2021 yılını acı ve tatlı hatıralarıyla, sevinç ve hüzünleriyle geride bırakırken, yeni umut ve beklentilerle 2022 yılına kavuşmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz.
ŞehitkamilBelediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, 2022 yılı kutlama mesajında şu ifadelere yer verdi: “Her yeni yıl; yeni bir başlangıç, yeni bir umuttur. 2021 yılını acı ve tatlı hatıralarıyla geride bırakırken, yeni umut ve beklentilerle 2022 yılına kavuşmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz. Birlik ve
Hersabah yeni bir başlangıç, yeni bir fırsat, yeni bir umuttur. Sıcağa, soğuğa,Yağmaya niyet eden yağmura Mutluluğa, neşeye, huzura.İyiliğe niyet eden tüm güzel insanlara Sevmenin, sevilmenin,
Her etap yeni bir başarı Kayıtlar. Nitelikli Ocak 07, 2018 İyi bir başlangıç, güzel bir Son'ile sonuçlanabilir. Paylaş Bağlantıyı al; Facebook; Twitter;
30 Ocak 2022. #3. Her gün yeni bir umuttur; çünkü her yeni gün, dünü geride bırakıp yeni bir başlangıç demektir.Yani Cancagızım Düşün Ki Bir kelebek bir günlük ömrü için doğup uçmayı öğreniyorsa, bizim her şeyi yapmaya gücümüz yeter de artar da.
Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, 2021 yılı dolayısıyla yayımladığı mesajda şu ifadelere yer verdi: “Her yeni yıl; yeni bir başlangıç, yeni umutlar, yeni beklentilerdir. Yaptığımız her işte olduğu gibi geride kalan bir yılın da muhasebesini yaparken, 2021 yılının en iyi şekilde geçmesi için hangi
Herbaşlangıç yeni bir umuttur Posts Videos Tagged Videos Tagged
“Her yeni yıl; yeni bir başlangıç, yeni bir umuttur. 2021 yılını acı ve tatlı hatıralarıyla geride bırakırken, yeni umut ve beklentilerle 2022 yılına kavuşmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz.
Yenivideoları kaçırmamak için ABONE OL http://bit.ly/barisozcanyoutubeTÜM VİDEOLARIM https://youtube.com/barisozcan/videosVikipedi'den:Yeni Bir Başlang
HerGün Yeni Bir Başlangıç Yeni Bir Umuttur. ''Erken kalkan Yol Alır'' diye çok güzel bir söz vardır dilimizde. Unutma ki sen başını yastıktan kaldırıp da doğan güne ve güneşe merhaba dediğin zaman milyarlarca karınca ve çekirge, yüz binlerce kuş, milyonlarca ağaç aklına ismi gelmeyen binlerce on binlerce canlıda
Birine hoşça kal diyebilecek kadar cesaretinizi toplarsanız hayat size yeni bir merhaba ile selam verir. Paulo Coelho. Yeniden başlamak lazım bazen hayata, gidenin yerine yenisini koyarak, gelecek olana güven duyarak. Hayat bu, bir bakarsın her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son dediğin an her şey yeniden can bulur.
Unutma Her sabah yeni bir başlangıç, yeni bir fırsat, yeni bir umuttur. Her yeni gün, yeni bir başlangıçtır. Yeni umutlara, yeni hayallere, güzel günlere ve bir şeylerin değişeceğine dair. Her gün yeni bir başlangıçtır. Derin bir nefes al ve tekrar başla! Geri dönüp yeni bir başlangıç yapamazsın; ama şimdi
Lqm3Z. KADROSUNU GÜÇLENDİRDİ Geçen sezon aldığı sonuçlarla taraftarlarını hayal kırıklığına uğratan Galatasaray, bugün yeni bir başlangıç yapmaya hazırlanıyor. Takımın başına teknik direktör Fatih Terim'i getiren, Ceyhun, Selçuk, Elmander ve Ujfalusi'yi transfer ederek kadrosunu güçlendiren sarı-kırmızılılar, yeni sezon hazırlıkları için sabah erken saatlerde bir araya gelecek. Teknik heyet ve oyuncular, sezonun ilk çalışma gününde çeşitli performans testlerine ve sağlık kontrollerine tabi tutulacak. BAŞKAN AYSAL GELECEK Mİ? Sezonun ilk idmanına bazı yönetim kurulu üyelerinin de katılarak teknik heyete ve futbolculara destek vermesi bekleniyor. Başkan Ünal Aysal'ın ise ilk idmanı izleyip izlemeyeceği henüz belli değil. Bugün topbaşı yapacak olan Galatasaray, yurt dışı kamp programının ilk bölümü için 2 Temmuz'da Avusturya'ya gidecek. 12 Temmuz'da İstanbul'a dönecek olan sarı-kırmızılı ekip, yurt dışı yaz kampının ikinci etabı için ise Almanya'ya gidecek. KİMLER GELMEYECEK? Bugün hazırlıklara başlayacak olan Galatasaray'da gözler gönderilecekler arasında geçen futbolcularda olacak. Henüz sözleşme imzalamayan Gökhan Zan ile adı gönderilecekler arasında geçen Mustafa Sarp, Serkan Kurtuluş, Ayhan, Aydın ve Cana'nın da bugünkü çalışmaya katılmaları bekleniyor.
Erdoğan adını tarihe bir devlet adamı olarak büyük harflerle yazdırmak istiyorsa, yeni bir anayasayla Kürt sorununu da barış rayına oturtmak zorunda. Yoksa ustalık dönemi’ lafta kalırErbil havalimanında geçen hafta İstanbul uçağını bekliyordum. Ak Parti’den eski bir Kürt milletvekiline rastladım. Bu seçimde adaylığını kastederek dedi ki“Bizim patron Kürt meselesinin üstüne yatar.”“Niye?”“Seçim var ya...”“Hangi seçim?”“Cumhurbaşkanı seçimi... İlk kez halk tarafından beş yıllığına seçilecek ya... O yüzden Kürt sorununda topa damardan girmek istemez bizim patron, yatar meselenin üstüne...”Böyle ihtimal var mı?Yok seçim sandığında halkın oyunu azaltmaz arttırır barış dediğimiz olay...Ama şu da bir gerçekTayyip Erdoğan’ın 12 Haziran öncesi ve sonrasında izlediği çizginin Kürt sorunu açısından güven verdiği Parti’yle BDP arasındaki güven bunalımı seçim sonrası da devam ediyor, hatta Kürt oylarını neredeyse yarı yarıya paylaşmış olan bu iki partinin birbiriyle çatışarak Türkiye’de barış yolunun açılması çok taraf da birbirine Türk’ün sözleri şöyle“Bugün yüzde 50 oy almış ve toplum tarafından da desteklenen bir partinin, Kürt sorununun çözümünü sağlayacak değişiklikler için çoktan devreye girmesi gerekirdi. Aslında Başbakan Erdoğan Kürt sorununu çözmek istemiyor, çözecekmiş gibi görünüyor. Bu süreci kendi lehine kullanmak için sadece manevralar yapıyor. Samimi olsa, bu sorunu çözecek güven ortamını yaratırdı. Erdoğan Kürtler nezdinde güvenini kaybetmiştir.” Dünkü Akşam gazetesinde Burcu Bulut’un röportajındanBDP Şırnak milletvekili Selahattin Demirtaş da partisinin önceki gün Diyarbakır’da yaptığı ilk toplantıda, grup başkanı olarak şunları söylemiş “AK Parti, başörtüsü sorunu, Alevi sorunu ve Kürt sorunu konularında samimi olsa, yeni anayasa konusunda samimi olsa, koşullar her zamankinden uygundur. Seçim koşulları farklı kesimlerin uzlaşma içerisinde bir arada yaşama, kendi sorunlarını çözme iradesini de ortaya çıkarmıştır. Başbakan’ın hırsı çözüm zeminini tahrip ediyor. Bizleri MHP ile tehdit ederek, yeni anayasayı onlarla yaparız diyerek duruşumuzu zerre kadar esnetemezler. Bunun adı da yeni anayasa olmaz.”BDP’nin dili da farklı herhangi bir yumuşama görülmüyor. Dün de BDP’nin Meclis boykotunu eleştirirken şöyle dedi“Onların sırtlarını nereye dayadıkları belli. Onların demokrasi içinde bir yol aramak gibi bir dertleri yok.”BDP’nin Meclis boykotunu ben de doğru bulmuyorum. Ama aynı zamanda Tayyip Erdoğan’ın demokratik duyarlıktan yoksun sert dilini de 50 oyla seçim sandığından çıkmış bir liderin uzlaşma elini açması gerekir, doğru olan budur diye noktayı, Kürt meselesinde silah ve şiddeti devre dışı bırakacak bir barış dönemi açısından büyük bir fırsat kapısı olarak bu görüşte değil mi?..Dün yeni bakanlar kurulunu açıklarken, siyasal gündemin başına yeni anayasa’yı anayasa gerçekten yeni olacaksa, Kürt sorununa köklü biçimde dokunmak Erdoğan eğer adını tarihe bir devlet adamı olarak büyük harflerle yazdırmak istiyorsa, yeni bir anayasayla Kürt sorununu da barış rayına oturtmak ustalık dönemi lafta başlangıç taze bir hükümet hayırlı olsun.
Başlık tam bir klişe… Olasılıkla yılbaşı gecesinin mahmurluğu içinde okuyor olacaksınız yazıyı. Yeni bir yılın ilk gününde. Hiç de iç açıcı günler değil içinden geçtiklerimiz. Bugün iyi... ARŞİV 1726 Abone Ol Başlık tam bir klişe… Olasılıkla yılbaşı gecesinin mahmurluğu içinde okuyor olacaksınız yazıyı. Yeni bir yılın ilk gününde. Hiç de iç açıcı günler değil içinden geçtiklerimiz. Bugün iyi şeyler yazmak isterdim, umut veren şeyler… Ama başlıktaki klişeden fazlası gelmedi gün önce solun değişik renkleri bir araya geldi ve yerel seçimlerde birlikte hareket edeceklerini söylediler ya, bakın burada bir umut var işte. Tam bu cümleyi yazarken tahta masaya vurdum üç kez, bu umudu da boşa çıkaracak bir terslik olmasın biraz umut dağıtacaksa bize; yerel seçimlerle olabilir bu. AKP’nin gerilediğini; sosyalistlerin ortak adaylarının kazandığını; Ankara’nın Gökçek’ten kurtulup Karayalçın’ı seçtiğini; gazetemizin Ercan Karakaş, Kemal Kılıçdaroğlu, Yaşar Seyman gibi yazarlarının belediye başkanlığı yapmaya başladığını; Kırşehir’de Yıldırım Kaya’nın seçildiğini; Fatsa’nın yeniden solcu bir belediye başkanına kavuştuğunu; ÖDP’nin Hopa’nın yanına Geçit’i, Tavla’yı, Divriği’ni de kattığını görebilmek bana umut bir adım daha yaklaşma için, sosyalistlerin, artık hiç vakit kaybetmeden, kağıt üzerinde söylediklerini halkın kucaklayacağı adaylar belirleyerek somutlaştırmaları adına elimizde klişeden fazla bir şey kalmaması biraz da 2008 yüzünden. Memlekette ve dünyanın hemen her yerinde yüz binlerce insanı işsizlik ve açlığın pençesine terk ettiği yetmezmiş gibi, giderayak bir de İsrail vahşetini çıkardı bir geriye bakınca, insanın aklına pek de hayırla anacak şeyler gelmiyor 2008’den. Şiddet en önemli özelliği oldu herhalde geride bıraktığımız yılın. Osetya’dan yansıyan görüntülere Gazze’den gelenler yaşında çocuklar ha babam polis marifetiyle öldürülürken bizim memlekette, Yunanistan’da bir çocuğun öldürülmesinin nelere yol açtığı da unutulmazlarından olacak geçen Kürt sorunu yakıcılığını sürdürdü; K. Irak’a dönük operasyonlar hız kesmedi, Güngören’deki patlama hepimizi sarstı, Aktütün Karakolu’na yapılan saldırı bir yandan orduya dönük tartışmaları tetiklerken öte yandan da çözümsüzlüğü besledi. TRT’nin Kürtçe yayın hamlelerinin, katlanıp duran acılara merhem olup olmayacağını bu yıl önemli bir kısmını türban, başörtüsü ve bunlar etrafında dönen Meclis, yüksek yargı kararlarıyla harcadık. Sonuçta ne oldu; CHP çarşaf açılımı yaparken, Anadolu’da muhafazakâr/dinci baskının da hayatı çekilmez kıldığını gösterdi sulandırılmış ve kafa karıştırılmış olsa da, devletin derin ve karanlık ilişkileri üzerine gitmek adına hayırlı bir adım oldu Ergenekon. Gerçi, Ergenekon’a bağlanan umutlar ancak Obama’ya bağlanan umutlar kadar sonuç verecek gibi ama, “hayırlı” işleri arasında Deniz Feneri olayını da saymak lazım; belki gözlerine tutulan fenerle kör edilen kitlelerden bir kısmının gerçekleri görmesine vesile olmuştur alanında 2008’e damgasını vuran olay, hiç tartışmasız, “Erdoğan-Aydın Doğan çatışması/atışması”ydı. Bu türden çatışmalar diğerlerine benzemiyor, hayırlı oluyor. Medya-iktidar ilişkilerinin perde arkasını bu sayede görüyor ve bağımsız/patronsuz bir medyaya sahip olmanın önemini kavrıyoruz. 2008’in olumsuzluklar hanesine yazılacak şeylerden biri de YÖK ve Cumhurbaşkanlığı’nın rektör atamaları konusundaki tavrı. Ahmet Necdet Sezer’i birinci seçilenleri atamıyor diye eleştirenlerin, tam bir ilkesizlik örneği sergileyerek, atamaları siyasi DNA testi sonucuna bakarak yapması belleklere kazınmış olsa Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyenlerin gazlanması, Mustafa belgeseli ile Ermeniler’den özür metni gibi konulara gelen tepkiler nasıl da tahammülsüz bir toplum olduğumuzu bir kez daha gözümüze soktu geçtiğimiz bir umut klişesi kullandık ya, sonunu da iyi bağlayalım yazının Dumansız hava sahalarımız oldu geçen yıl, bir de pabucumuz; Bush’a fırlatılan! Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun
Yaşadığımız mutlulukları ve üzüntüleri ile birlikte bir yılı daha geride bırakıyor, ümitlerin taptaze ve canlı olduğu bir yıla daha giriyoruz. Her yeni yıl, yeni bir başlangıç yeni bir umuttur. Şüphesiz, geleceğimizin ümit ettiğimiz gibi olması için, hepimizin üzerine önemli sorumluluklar düşüyor. En önemli sorumluluğumuzun birbirimize karşı yardımsever, anlayışlı ve hoşgörülü olmaktır. Başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve toplumun tüm kesimleriyle birlikte, el ele vererek beraber çalışmak ve daha çok üretmek bizi aydınlık geleceğe taşıyacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, 2020 yılının tüm insanlığa barış, kardeşlik, huzur, bereket ve mutluluk getirmesini diler, yeni yılınızı en içten duygularımla kutlarım.Haber Merkezi
Değerli okurlarım, Geçen yazımızda mavi tükenmez kaleme atfettiğim ve farklı platformlarda ısrarla savunduğum “özel anlam” hakkında çok olumlu dönüşler gerçekleşti. Tüm okurlarıma ve takipçilerime gönülden teşekkür ederek başlamak istiyorum. Havacılık kültürünün temel değerleri üzerinden konuşmayı ve tartışmayı hepimiz seviyoruz. Yazılarımızda havacılık kültürünün kattığı tadı korumaya ve mutluluk veren ilginize layık olmak üzere daha fazla çaba göstereceğim. Bu hafta yeni bir konuda birlikte düşünmeye davet edeceğim sizi. Başlangıçlarla sonlar arasında bir denge bulup rotasında ilerleyen dünyamızın salınımına ve savruluşuna benzer şekilde yaşanmışları, yaşananları, yaşanacakları birlikte düşünmek üzere bir pencere açacağım. Semaimizi böylece bitirip mukaddimemizi sonlandıralım o halde “Hay hak!” Muhavere Bitirmek Zordur Hiçbir işi tek başına yapmıyoruz ama hayatımıza dair kararların sorumluluğunu daima tek başına üstleniyoruz. O yüzden sıkıntılarına, zorluklarına rağmen çoğu zaman bir yerde bir şeylere katlanarak devam etmek zorunda kalıyoruz. Çünkü bir şeyleri bitirmek kolay olmuyor. Gelinen yerlere emekle geliniyor. Çokça mücadele etmiş ve kim bilir kaç kişiye meram anlatırken derin yorulmalar yaşanmış oluyor. Varmak istediğiniz yere ulaştıktan sonra, bitirmek istediğinizde akıl veren ve tenkit içeren çok cümle duyuyoruz. Bu cümleleri aslında aynı koşulları bilen ve yaşayan ve tam yanı başımızda duran kişiler oluyor. Eminim, siz de sık sık karşılaşıyorsunuzdur şu tür sorularla Askeriyede her şey güzeldi de neden emekli oldun? Uçuş hayatın o kadar iyi giderken neden bıraktın? O üniversite çok iyiydi de neden başka üniversiteye geçtin? Bunlar sırf bana milyon kere sorulan sorular. Etrafımdakilere söylenirken duyduklarım da var O şirkette çalışmak varken tası tarağı toplayıp neden şuraya gittin? Ne güzel işin vardı, neden akademik kariyere yöneldin? Gül gibi işin vardı, durduk yere neden bunun için onu bıraktın? Bir kişinin lafına bakıp böyle riskli bir işe girilir mi? Değerli okurlarım, eğer daha fazla öğreneceksek veya kendimizi bir havacı olarak daha iyi bir yere taşıyacaksa yukarıdaki Karagöz sorularını tüm havacılarda olduğuna inandığım Hacivat zekasıyla yanıtlayıp yolumuza bakmamız gerek. Kariyerimiz hakkında tutkulu olmak, başarılara odaklanmak, hedefe yürürken son adımdan vazgeçmemek, yeni yollara çıkarken de kimseyi dinlememek gerek. Yoksa havacılığın temposuna ayak uyduramayız. En başta söylediğimiz gibi “her son bir başlangıca her başlangıç da bir sona uzanır”. Yeni başlangıçlar için sonlandırmamız gerekenler olur. Bunun da bir bedeli olur ama bizi yeni başlangıçlara yönelten daima yeni bir umuttur. Otuz iki yıldır bilemediğim, anlayamadığım havacılık konularına kafa yora yora ve emek vere vere yol kat ediyorum. Daima eksik, daima geride kalıyor olmak gerçeği, kişi olarak eminim sizleri de benim gibi sürekli daha fazla çaba sarf etmeye zorluyordur. Başka mesleklerde bir diploma ya da bir sertifika ile bir ömür geçinilebiliyor. Fakat iyi bir havacının ömür boyu alsa bitmeyecek kadar çok sertifika seçeneği var. Bunlar olmadan çalışamıyoruz, bunlar olsa da yenilerini de kovalamaya mecbur kalıyoruz. Fasıl Ülkemizde ve Dünyada Havacılıkta Büyük Değişimlere Tanık Oluyoruz İşte tam burada duralım ve birlikte düşünmeye başlayalım. Havacılığın kişisel pencereden bakarak yukarıda anlattığımız değişim gerekliliğine bir de daha geniş bir pencereden bakalım. Havacılıkta ilk günden bugüne bazı dönemler yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun 19’uncu asırda pozitif bilime yönelmeye çabalaması, teknik temelde erken dönem havacılığında bizim de başlangıç yapabilmemize neden olmuş. Cumhuriyet kurulurken ve kurulduktan hemen sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde havacılığa büyük önem verilmiş. Üretim ve eğitim birlikte düşünülmüş , somut adımlar atılmış, yatırım yağılmış, halkta bir heyecan sağlanmış, yapılanlara maddi ve manevi destek verecek mekanizmalar kurulup kurumsallaştırılmış. Bunlar da gurur veren başarılar olarak tarih yapraklarında yerlerini almış. Bununla birlikte, F. Whittle, 1928’de tasarladığı jet motorunun patentini 1930’da aldı. Biz üretimi 1950’lerde durdurulan pervaneli uçaklarımızı hâlâ kutsuyoruz. Başarılarımızı reddetmeyelim fakat abartmayalım diyorum. Hatalarımızla artık yüzleşelim. Havacılıkta söz sahibi olmak için elimize geçen fırsatı 70 yıl önce bir kez ıskaladık, bir daha değişime yenik düşmeyelim. Havacılıkta ilerleme sağlamak için tek bir alanda ilerlemenin yeterli olamadığını unutmayalım. Bugün tarihte ilk kez olarak havacılıkta hem üretim hem hizmet hem de eğitim yönünden küresel düzeyde rekabet edebilir hale geldik. Ortak akıl üretip dünya havacılığındaki değişimi anlayıp yakalarsak ve bizi çok ileriye taşıyacak değerlere sahip çıkarsak, gençlerimize doğru yol gösterebilirsek dünya havacılığının geleceğinde söz sahibi olmak olanağımız bulunmaktadır. Son iki yılda ülkemizde uçak üretmek için çaba sarf ettiğini bildiğim ve fikir alışverişinde bulunduğum 4 yabancı yatırımcı oldu. Bir ülkeye üretim için yabancı sermayenin gelmesi için teşvik ya da düşük maliyet bir noktaya kadar etkili olur. Dış sermaye geliyorsa, ona olanak sağlayan teknolojik altyapı var demektir. Havacılık ekosistemimizin kuruluş dönemini bu kez tamamladığını düşünüyorum. İşte bu yüzden içinde bulunduğumuz yıllarda havacılıkta bir şeylerin sonu birdenbire gelecek. Söyleyeceğim. En fazla on yıl içinde şunlara tanık olacağız Birlikte yetiştiğim askeri pilotların domine ettiği havacılık dönemi bitecek, derslerine 7 ayrı üniversitede ve 5 ayrı uçuş okulunda girdiğim ve ellerimizle yetiştirdiğimiz genç pilotların değer yargılarının egemen olacağı sivil pilot kültürü dönemi gelecek. Tek pilotlu büyük uçaklar önce kargo sonra yolcu taşımacılığında yaygınlaşacak. Türkiye hava aracı bakım eğitimlerinin ve hava trafik kontrolörü eğitimlerinin en önemli merkezi olacak. Havacılık fizyolojisinde ve havacılık psikolojisinde akademik alanda yapılacak deneysel çalışmalarla ve yayınlarla Avrupa Birliği ülkelerini bile geride bırakacağız, Bakım teknisyenlerimiz; akıllı havalimanlarında akıllı uçaklarla çalışıyor olacaklar, Annex-2 ve Annex-14 sayısallaşmaya dijitalizasyona koşut tamamen değişecek. Hava Trafik Yönetiminde radyo telefoni kuralları değişecek, birçok konuşma yapılmayacak. İnsansız Hava Araçları UAV ile ilgili birçok yeni regülasyon yazılacak, ancak hava trafiği için en büyük güvenlik ve en ciddi emniyet tehdidi UAV olmaya devam edecek. UAV trafik yönetimi için kural koymak yerine formatlı mesajlarla data link sistemleri üzerinden iletişim kurulacak, bu iletişime insanın zihinsel ve fiziksel yeterlilikleri karşılık veremeyecek, çare bilişim teknolojilerinde aranacak. Ayrıca, Pilotaj başta olmak üzere tüm havacılık eğitimlerin formatı ve içeriği değişecek. Değişecek eğitimlere şöyle kısa yoldan bir göz atacak olursak şunları göreceğiz Pilotajda teorik eğitimler interaktif internet ortamlarına tamamı ile taşınırken, uygulamalarda teknik olmayan becerilerin non-technical skills deneysel olarak uygulamalı eğitim ve gelişim modelleri devreye girecek ağırlık kazanacağı ve bilişim becerilerinin olmazsa olmaz sayılıp değerlendirmelere dahil edileceği dönem gelecek. Pilot yetiştirmede MPL ağırlık kazanacak. Lisans yenileme sıklaşacak ve kapsamı genişleyecek. Türkiye hava aracı bakım eğitimlerinin en önemli Hava aracı bakım eğitimlerinde modüller yenilecek. Problem çözme temelli eğitimler ağırlık kazanacak. Teknisyenler, akıllı uçaklara seyir deneyimlerinden öğrenmelerine yardımcı olacak algoritmaları geliştirip yükleyecek. Arızalar ve uçuş kayıtları tek bir veri tabanına yüklenecek. Arıza analizlerine ve çözümlerine tümleşik akıllı sistemler aracılığında ulaşılacak. Hava Trafik eğitimlerinde yeni nesil öğrenme teknikleri zorlaştırılmış senaryolarda kullanılacak. Yaşamakta olduklarımdan ve gözümle gördüklerimden yola çıkarak yukarıda sıraladığım öngörülerime göre resmettiğim gelecekte ülkemizi söz sahibi kılmak kolay değil. Yapılması gereken çok şey var. Olmazsa olmazımız üniversitelerin çok daha sorumluluk almasıdır. Bilgisayar ve bilişim temelli mühendislik dallarının Pilotaj, Hava Trafik Kontrol ve Hava Aracı Bakım Teknisyeni yetiştiren programlara katkı vermesi şarttır. Havacılık Yönetimi bölümlerinde ilk 2 yıl havacılık temel dersleri verildikten sonra kalan 2 yıl boyunca her bir derste bir sertifikalı eğitim verilecek şekilde planlama yapılmalıdır. Şimdi duru su gibi soruyorum “Mevcut regülasyonlarımız ve yönetim anlayışımız, havacılığımızın geldiği ve bulunduğu şu noktada sizce yeterli midir?” Bu tür sorularıma EASA ya da FAA odaklı yanıt verenler oluyor. Bana sorarsanız ne FAA ne de EASA regülasyonları pilotaj ya da Hava Trafik Kontrol yetiştirmek için yeterli içeriğe sahip değil. Bana inanmayan tanıdığı ve deneyim sahibi en yakın eğitimci pilota ya da kontrolöre sorsun. Şimdi yalın ateş gibi soruyorum “Eğitim kurumlarımız yaklaşan büyük değişime hazır mıdır?” Bu soruyu şimdi doğru yanıtlayıp gereğini yapmazsak Kayseri’de Uçak Fabrikası’nı kapattığımız yere geri döneriz. Değişim bizi vedalara zorluyor. Sesini duyanlarımızın sayısı çok. Yeni başlangıçlar için kapatmamız gereken defterler ve kapatmamız gereken kapılar var. Bitiş Anlayıp Uyumlanmak ya da Yıldız Tozuna Karışmak Değerli okurlarım, Öncelikle en büyük hava aracının dünyamız olduğunu anlamamız gerek. Büyük seyahatimizde, küçük yaşamlarımızın tanık olamayacağı kadar uzun yoldan gelip uçsuz evrende bir daha aynı yere hiç uğramayacak bu dev gemimiz akıl almaz bir hızda yolunda ilerlemeye devam ediyor. Uçsuz karanlıkta bir kez geçtiği noktadan bir daha asla geçmeyecek dev gemimiz yani dünyamız. Evrenin yasası sürekli değişim ve dönü değişime şüm. Sürate ve uyum sağlamak zorunda kalıyoruz, önce bunu anlamamız gerek. Önümüzdeki dönemde havacılığın kullandığı teknolojilere değil kullanabileceği teknolojilere odaklanmamız gerekecek. Geleceğin havacılık teknolojilerinde söz sahibi olmak istiyorsak, gelin gibi süslediğimiz SHY-147 atölyelerinde, uçuş simülatörlerimizde, hava trafik simülatörlerimizde bilişim teknolojilerinin okur-yazarlığı eğitimlerini eklememiz ve yapay zeka ile iletişim kurabilecek, öğrenen sistemler ile bilgi alış verişinde bulunabilecek havacılar yetiştirmemiz gerekecek. Kıymetli havacılar, bu kez değişim bildiğimiz veya alıştığımız temponun çok üstünde gerçekleşiyor. Ortak akıl ve ortak eylem planlarına acil ihtiyaç doğuyor. Sorumluluğu bulunan her birimizin eyleme geçmekte istekli ve ısrarcı olmamız gerekecek. Yoksa perde yıkılacak, bendeniz naçizane istedim ki eylemeden viran, varayım sahibine haber vereyim heman! Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola! Mesut BÜKEÇ
her yeni başlangıç bir umuttur