☄️ Inne Fi Halkıs Semavati Vel Ard
Ellezîneyezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard (ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ (bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr (nârı). Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler.
inne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel. fülkilletî tercî fil bahri bi mâ yenfeunnâse ve mâ enzelallâhü. mines semâi min mâin fe ahyâbihil arda ba’de mevtihâ ve. besse fîhâ min külli dâbbetin ve tasrîfir riyâhı ves sahâbil. musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn
Daimizikir makamı olan bu makam lüblerin (sırların) sahiblerinin makamıdır. 3 / AL-İ İMRAN - 190 İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı 26 Ulülerbab Makamı (5.takva) / Mutluluğun Sırrı, Mutluluk nedir?
189. Ve lillahi mülküs semavati vel ard* vallahü ala külli şey’in kadır. 190. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab. 191. Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına
Veilahukum ilahun vahid, la ilahe illa huver rahmanur rahim.(163) İnne fi halkıs-semavati vel-ardı vahtilafil-leyli ven-nehari vel-fülkilleti tecri fil-bahri bima yenfeun-nase ve ma enzelallahu mines-semai min main feahya bihil-arda ba'de mevtiha ve besse fiha min külli dabbetin ve tasrafir-riyahi ves-sehabil-müsehhari beynes-semai vel
3/ÂLİ İMRÂN-189: Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun). (Meâlleri Kıyasla) Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve Allah her şeye kaadirdir. 3/ÂLİ İMRÂN-190: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).
İnnefî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya
Nefsinteslimi. 3/ÂLİ İMRÂN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard (ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ (bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr (nârı). Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken
Ve lillahi mülküs semavati vel ard' vallahü ala külli şey'in kadır ' 190. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab ' 191. Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard' rabbena ma halakte haza batıla' sübhaneke fekına azaben
inne şüphesiz: 2: fi: 3: halki: yaratılışında: خلق: 4: s-semavati: göklerin: سمو: 5: vel'erdi: ve yerin: ارض: 6: vehtilafi: ve değişmesinde: خلف: 7: l-leyli: gece: ليل: 8: ve nnehari: ve gündüzün: نهر: 9: velfulki: ve gemilerde: فلك: 10: lleti: 11: tecri: taşıyıp giden: جري: 12: fi: 13: l-behri: denizde: بحر: 14: bima: şeyleri: 15: yenfeu: faydasına olan: نفع: 16: n-nase: insanların: نوس: 17: ve ma: 18: enzele
189.Ve lillahi mülküs semavati vel ard* vallahü ala külli şey'in kadır 190.İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab
2 Sure. Bakara Suresi 164. Ayet Meali, Bakara 164, 2:164. Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer
qLlrI9. ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio إِنَّ فِى خَلْقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلْفُلْكِ ٱلَّتِى تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلْمُسَخَّرِ بَيْنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbedâbbetin, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûnya’kılûne. Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. Türkçesi Kökü Arapçası şüphesiz إِنَّ فِي yaratılışında خ ل ق خَلْقِ göklerin س م و السَّمَاوَاتِ ve yerin ا ر ض وَالْأَرْضِ ve değişmesinde خ ل ف وَاخْتِلَافِ gece ل ي ل اللَّيْلِ ve gündüzün ن ه ر وَالنَّهَارِ ve gemilerde ف ل ك وَالْفُلْكِ الَّتِي taşıyıp giden ج ر ي تَجْرِي فِي denizde ب ح ر الْبَحْرِ şeyleri بِمَا faydasına olan ن ف ع يَنْفَعُ insanların ن و س النَّاسَ وَمَا indirip ن ز ل أَنْزَلَ Allah’ın اللَّهُ -ten مِنَ gök- س م و السَّمَاءِ مِنْ su م و ه مَاءٍ dirilterek ح ي ي فَأَحْيَا onunla بِهِ yeri ا ر ض الْأَرْضَ sonra ب ع د بَعْدَ öldükten م و ت مَوْتِهَا yaymasında ب ث ث وَبَثَّ orada فِيهَا -ten مِنْ her çeşit- ك ل ل كُلِّ canlıyı د ب ب دَابَّةٍ ve evirip çevirmesinde ص ر ف وَتَصْرِيفِ rüzgarları ر و ح الرِّيَاحِ ve bulutları س ح ب وَالسَّحَابِ emre hazır bekleyen س خ ر الْمُسَخَّرِ arasında ب ي ن بَيْنَ yer س م و السَّمَاءِ ve gök ا ر ض وَالْأَرْضِ elbette deliller vardır ا ي ي لَايَاتٍ bir topluluk için ق و م لِقَوْمٍ düşünen ع ق ل يَعْقِلُونَ Diyanet İşleri Başkanlığı Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. Diyanet Vakfı Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah´ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için Allah´ın varlığını ve birliğini isbatlayan birçok deliller vardır. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah´ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah´ın birliğine deliller vardır. Elmalılı Hamdi Yazır Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah´ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah´ın birliğine deliller vardır. Ali Fikri Yavuz Muhakkak, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün arka arkaya gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde götürüp giden gemide; yeryüzü kuruduktan sonra, Allah gökten yağmur indirerek arzı diriltmesinde, o arzda her türlü hayvanatı yaymasında, rüzgârları her taraftan estirmesinde, yer ile gök arasında Allah’ın emrine tâbi bulutta, akıl ve düşünce sahibi olan bir millet için Allah’ın birliğine, kudret ve yüceliğine delâlet eden bir çok alâmetler vardır. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Şüphesiz Göklerin ve Yerin yaradılışında, gece ile gündüzün biribiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allahın yukarıdan bir su indirib de onunla Arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanatı yaymasında, rüzgârları, değiştirmesinde, Gök ile Yer arasında müsahhar bulutta, şüphesiz hep bunlar da akıllı olan bir ümmet için elbet Allahın birliğine âyetler var Fizilal-il Kuran Hiç şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini kovalamasında, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen vapurlarda, Allah´ın gökten su indirip onun aracılığı ile ölü yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir topluluk için birçok ayetler, deliller vardır. Hasan Basri Çantay Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt ıb taşıy an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında Hakkın emrine boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler vardır. İbni Kesir Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün değişmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde akan gemilerde, Allah´ın gökten indirip, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarların değiştirilmesinde, gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutta elbette akleden bir kavim için ayetler vardır. Ömer Nasuhi Bilmen Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün ihtilâfında, nâsa faydalı olan şeyler ile denizde akıp giden gemilerde ve Allah´ın semadan indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra ihya eylediği suda ve yeryüzünde her nevi hayat sahibi mahlûkat yaymasında, rüzgârların değiştirilmesinde ve gök ile yer arasında musahhar olan bulutta teakkul eden bir kavm için elbette nice âyetler vardır. Tefhim-ul Kuran Gerçek şu ki, göklerin ve yerin yaratılmasında gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeylerle denizde yüzen gemilerde, Allah´ın yağdırdığı ve kendisiyle ölümünden sonra yeryüzünü dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten âyetler vardır.
PEYGAMBERLER VE SEÇİLMİŞLERİN DUALARI VE SÖYLEDİKLERİNDEN GÖZE TAKI HAVVA AS1-7-ARAF-23-rabbena zalemna enfüsena ve il lem tağfir lena ve terhamna lenekunenne minel hasirın 23-Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden HAVVA AS Rabbiğfirliy ve livalideyye ve limen de hale beytiye mu'minen ve lilmu'miniyne velmu'minati ve la tezidizzalimiyne illa tebaren. 28. -Ey Rabbim, beni, babamı, annemi, mümin olarak evime gireni, bütün inanan erkekleri ve inanan kadınları bağışla! Zalimlerin ise ancak helakını artır!" NUHAS3-11-HUD41. Ve kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbı le ğafurur rahıym 41 Nûh, “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” NUHAS4-11-HUD47. Kale rabbi innı euzü bike en es'eleke ma leyse lı bihı ılm ve illa tağfirlı ve terhamnı eküm minel hasirın 47. Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi. NUHAS5-28-MÜMİNUN28. kulil hamdü lillahillezı neccana minel kavmiz zalimin 29. Ve kur rabbi enzilni münzelem mübarakev ve ente hayrul münzilin 28. "Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun" Yine de ki "Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın. NUH AS6-71-NUH10 Fekultüstağfiru rabbekum innehu kane ğaffaren10. Dedim ki Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. NUHASHZ. LUTAS7-29-ANKEBUT30. Kale rabbinsurnı alel kavmil müfsidın 30. Lût "Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et" dedi. LUTASHZ. ZÜLKARNEYNAS8-18-KEHF95. Kale ma mekkenni fihi rabbi hayrun fe eiynuni bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma 95. Zülkarneyn, " Rabbimin bana verdiği imkan ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden daha siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım" dedi. ZÜLKARNEYNASASHAB-I-KEHFAS9-18-KEHF10. İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina mil ledünke rahmetev ve heyyi' lena min emrina raşeda 10. Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi. ASHAB-I-KEHFASHZ. İBRAHİMAS10-6-ENAM79. İnni veccehtü vechiye lillezi fetaras semavati vel erda hanifev ve ma ene minel müşrikin 79. "Ben hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben Allah'a ortak koşanlardan değilim." İBRAHİMAS11-14-İBRAHİM39. Elhamdü lillahillezı vehebe lı alel kiberi ismaıyle ve ishak inne rabbı le semıud düa' 40. Rabbic'alni mükiymes salati ve min zürriyyeti rabbena ve tekabbel düa' 41. Rabbenağfir li ve li valideyye ve lil mü'minine yevme yekumül hisab 39. "Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail'i ve İshak'ı veren Allah'a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir." 40. "Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle." 41. "Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla." İBRAHİMAS12-26-ŞUARA83. Rabbi heb li hükmev ve elhıkni bis salihiyn 83- Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat. İBRAHİMAS 13-2-BAKARA127-Ve iz yerfeu ibrahimül kavaide minel beyti ve ismaiyl* rabbena tekabbel minna* inneke entes semiul alim 128. Rabbena vec'alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena ve tüb aleyna* inneke entet tevvabür rahiym 127. Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin Kâbe'nin temellerini yükseltiyor, "Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" diyorlardı. 128. "Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın VE HZ İSMAİL AS 14-60-MÜMTAHİNNE4-rabbena 'aleyke tevekkelna ve ileyke enebna ve Rabbena la tec'alna fitneten lilleziyne keferu vağfir lena rabbena inneke entel'azizül Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır."5. "Ey Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." İBRAHİMSAGÖREVLİ MELEKLER15-11-HUD73 Kalu e ta'cebıne min emrillahi rahmetüllahi ve berakatühu aleykum ehlel beyt innehu hamidüm mecid 69. Andolsun ki elçilerimiz melekler İbrahim'e müjde getirdiler ve "Selam sana" dediler. O da "Size de selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı Dediler ki "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri üzerinizdedir ey ev halkı! O Hamîd'dir, Mecîd'dir." GÖREVLİ MELEKLERASPEYGAMBERLER16-26-ŞUARA107. İnni leküm rasulün emin 108. Fettekullahe ve etiy'un 109. Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemin 107. Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!109. "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir." BU SURE İÇİNDE MUSA,NUH,SALİH,HUD,LUT,ŞUAYBASLAR ,AYNI SÖZLERİ SÖYLERLER…….İNANAN MÜMİN17-18-KEHF38. Lakinne hüvellahü rabbi ve la üşrikü bi rabbı ehada 39. Ve lev la iz dehalte cenneteke kulte ma şaellahü la kuvvete illa billah in terani ene ekalle minke malev ve veleda 38. "Fakat O Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam." 39,. "Bağına girdiğinde Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır' deseydin ya!.. fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahimin64-………………. Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir. YAKUBAS19-12-YUSUF98 Kale sevfe estağfiru leküm rabbı innehu hüvel ğafurur rahıym 98. Ya'kub Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok bağışlayan, pek esirgeyendir, dedi. YAKUBAS Ve ma überriü nefsı innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahime rabbi inne rabbi ğafurur rahiym 53. "Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" dedi. YUSUFAS21-12-YUSUFAS14-101. Rabbi kad ateytenı minel mülki ve allemtenı min te'vılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis salihıyn 101. "Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat." YUSUFAS Ve eyyube iz nada rabbehu enni messeniyed durrü ve ente erhamür rahimin 83. Eyyûb'u da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti. Vezkür abdena eyyub iz nada rabbehu ennı messeniyeş şeytanü bi nusbiv ve azab 41. Ey Muhammed! Kulumuz Eyyub'u da an. Hani o, Rabbine, "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti. Ürkud bi riclik haza muğteselüm baridüv ve şerab 42. Biz de ona, "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su" dedik. ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb 88. . Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona yöneliyorum." ŞUAYBSA25-7-ARAF89-… rabbüna vesia rabbüna külle şey'in ilma alellahi tevekkelna rabbeneftah beynena ve beyne kavmina bil hakkı ve ente hayrul fatihiyn89-… Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a dayanırız. Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın. Vestağfiru rabbeküm sümme tubu ileyh inne rabbi rahiymüv vedud 90. “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” ŞUAYBAS Kale rabbığfir lı ve li ehıy ve edhılna fı rahmetike ve ente erhamür rahımın 151- Yarabbi! Ben ve kardeşimi affet Rahmetine bizi de dahil et Çünkü merhamet edenlerin en merhametlisi Sen’sin 155-………….ente veliyyüna fağfir lena verhamna ve ente hayrul ğafirin155-…………..Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın. Kale rabbişrah li sadri 26. Ve yessir li emri 27. Vahlül ukdetem mil lisani 28. Yefkahu kavli 25. Mûsâ dedi ki "Rabbim! Gönlüme ferahlık ver." 26. "İşimi bana kolaylaştır." 27- 28-"Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar Kale rabbi inni zalemtü nefsi fağfirli fe ğafera leh innehu hüvel ğafurur rahiym 16-Mûsâ, "Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet" dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ve kale musa inni uztü bi rabbi ve rabbiküm min külli mütekebbiril la yü'minü bi yevmil hisab 27. Mûsâ da, "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi. vel akıbetü lil müttekıyn128-… Sonuç Allah'tan korkup günahtan sakınanlarındır . euzü billahi en ekune minel cahilin 67- Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım. MUSAASİNANAN MÜMİN KİMSEAS34-40-MÜMİN28. Ve kale racülüm mü'minüm min ali fir'avne yektümü ımanehu etaktülune racülen ey yekule rabbiyellahü ve kad caeküm bil beyyinati mir rabbiküm ve iy yekü sadikay yüsıbküm ba'dullezı yeıdüküm innellahe la yehdı men hüve müsrifün kezzab 28. Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü'min bir adam şöyle dedi "Rabbim Allah'tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez." 38. Ve kalellezı amene ya kavmit tebiuni ehdiküm sebıler raşad 38. O inanan kimse dedi ki "Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim." 39. Ya kavmi innema hazihil hayatüd dünya meta'uv ve innel ahırate hiye darul karar 39. "Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak geçici bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedi olarak kalınacak yerdir." 40. Men amile seyyieten fe la yücza illa misleha ve men amile salihüm min zekerin ev ünsa ve hüve mü'minün fe ülaike yedhulunel cennete yürzekune fıha bi ğayri hısab 40. "Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü'min olarak salih bir amel işlerse işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır." 41. "Ey kavmim! Bu ne hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz." 41. Ve ya kavmi malı ed'uküm ilen necati ve ted'unenı ilen nar 42. "Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana Allah'a çağırıyorum." 42. Ted'unenı li ekfüra billahi ve üşrike bihi ma leyse lı bihi ilmüv ve ene ed'uküm ilel azizil ğaffar 43. La cerame ennema ted'unenı ileyhi leyse lehu da'vetün fid dünya ve la fil ahirati ve enne meraddena ilellahi ve ennel müsrifine hüm ashabün nar 43. "Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah'adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir." 44. "Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah kullarını hakkıyla görendir." 44. Fe setezkürune ma ekulü leküm ve üfevvidu emrı ilellah innellahe basıyrum bil ıbad İNANAN MÜMİN KİMSEAS Fe tebesseme dahikem min kavliha ve kale rabbi evzı'ni en eşküra nı'metekelleti en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mele salihan terdahü ve edhilni bi rahmetike fi ibadikes salihiyn 19. Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!" Kale rabbiğfir li veheb li mülkel la yembeğıy li ehadim mim ba'di inneke entel vehhab 35. Süleyman, "Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk hükümranlık bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!" dedi. KUŞU37-27-NEML25. Ella yescüdu lillahillezi yuhricül hab'e fis semavati vel erdı ve ya'lemü ma tuhfune ve ma tu'linun 26. Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil aziym 25. "Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye şeytan onları yoldan çıkarmış." 26. Allah kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir. HÜDHÜD KUŞUNUN DİLİNDEN AS38-21-ENBİYA87. …………………el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin 87. , "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum" diye dua etti AS Andolsun, biz Lokmân'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. 12. Ve le kad ateyna lukmanel hıkmete enişkür lillah ve mey yeşkür fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe innellahe ğayniyyün hamıd 13. Hani Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti "Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür." 13. Ve iz kale lukmanü libnihı ve hüve yeızuhu ya büneyye la tüşrik billah inneş şirke le zulmün azıym 14. İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. İşte onun için insana şöyle emrettik "Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır." 14. Ve vessaynel insane bi valideyh hamelethü ümmühu vehnen ala vehniv ve fisalühu fı ameyni enişkür lı ve li valideyk ileyyel mesıyr 15. "Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim." 15. Ve in cahedake ala en tüşrike bı ma leyse leke bihı ilmün fe la tütı'hüma ve sahıbhüma fid dünya ma'rufev vettebı' sebıle men enabe ileyy sümme ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun 16. Lokmân öğütlerine şöyle devam etti "Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah en gizli şeyleri bilendir, herşeyden hakkıyla haberdar olandır." 16. Ya büneyye inneha in tekü miskale habbetim min hardelin fe tekün fı sahratin ev fis semavati ev fil erdı ye'ti bihellah innellahe latıyfün habır 17. "Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir." 17. Ya büneyye ekımıs salate ve'mur bil ma'rufi venhe anil münkeri vasbir ala ma esabek inne zalike min azmil ümur 18. "Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez." 18. Ve la tüsa'ır haddeke lin nasi ve la temşi fil erdı meraha innellahe la yühıbbü külle muhtalin fehur 19. "Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!" 19. Vaksıd fı meşyike vağdud min savtik inne emreral asvati le savtül hamır 26. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Şüphesiz Allah her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye layık olandır. 26. Lillahi ma fis semavati vel ard innellahe hüvel ğaniyyül hamıd 27. Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah'ın sözleri yazmakla yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir27. Ve lev enne ma fil erdı min şeceratin aklamüv vel bahru yemüddühu min ba'dihı seb'atü ebhurim ma nefidet kelematüllah innellahe azızün hakım 28. Ey insanlar! Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. 28. Ma halkuküm ve la ba'süküm illa ke nefsiv vahıdeh innellahe semıum basıyr 29. Görmedin mi ki Allah geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri kendi yörüngesinde belli bir zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah işlediklerinizden hakkıyla haberdardır. 29. E lem tera ennellahe yulicül leyle fin nehari ve yulicün nehara fil leyli ve sehhareş şemsi vel kamera küllüy yecrı ila ecelim müssemmev ve ennellahe ve ma ta'melune habır 30. Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise bâtıldır. Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür. 30. Zalike bi ennellahe hüvel hakku ve enne ma yed' une min dunihil batılü ve ennellahe hüvel aliyyül kebir 33. Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah'ın va'di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın. 33. Ya eyyühen nasütteku rabbeküm vahşev yevmel la yezı validün av veledihı ve la meludün hüve cazin av validihı şey'a inne va'dellahi hakkun fe la teğurranekümül hayatüd dünya ve la yeğurraneküm billahül ğarur34. Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, herşeyden hakkıyla haberdar olandır. 34. İnnellahe ındehu ılmüs saahve yünezzilül ğays ve ya'lemü ma fil erham ve ma tedrı nefsüm maza teksibü ğada ve ma tedrı nefsüm bi eyyi erdın temut innellahe alimün habır. Ve zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezerni ferdev ve ente hayrul varisin 89. Zekeriya'yı da hatırla. Hani o, Rabbine, "Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın" diye dua etmişti. ve ente hayrır razikıyn114-Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın" ente allamül ğuyub116-.......Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin." İSASA42-61-SAFF2. Ya eyyuhelleziyne amenu lime tekulune ma la tef'alune3. Kebure makten 'ındallahi en tekulu ma la tef'alune. 2. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? 3. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir. 6. Ve iz kale 'iysebnu meryeme ya beniy israiyle inniy resulullahi ileykum musaddikan lima beyne yedeyye minettevrati ve mubeşşiren biresulin ye'tiy min ba'diy-ismuhu ahmedu felemma caehum bilbeyyinati kalu haza sıhrun mubiynun. 6. Hani, Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği peygamberiyim"demişti. Fakat İsa onlara apaçık mucizeleri getirince, "Bu, apaçık bir sihirdir" ya beniy israiyle inniy resulullahi ileykum musaddikan lima beyne yedeyye minettevrati ve mubeşşiren biresulin ye'tiy min ba'diy-ismuhu ahmeduİSAAS… "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmedadında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği peygamberiyim13. Ve uhra tuhıbbuneha nasrun minallahi ve fethun kariybun ve beşşirilmu'miniyne. 13. Seveceğiniz bir diğer nimet daha var; Allah'tan yardım ve yakın bir zafer! Müjdele müminleri!43-3-ALİ İMRAN53. Rabbena amenna bi ma enzelte vetteba'ner rasüle fektübna meaş şahidin 53. "Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber'e bizi hakikate şahitlik edenlerle beraber yaz. Ve ilahüküm ilahüv vahıd* la ilahe illa hüver rahmanür rahıym 163. İlahınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilah yoktur. O, rahmandır, Hüvel hayyü la ilahe illa hüve fed'uhü muhlisıyne lehüd din elhamdü lillahi rabbil alemın 65. O diridir. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sadece Allah'a itaat ederek samimi olarakDİNİ SADECE ALLAH’A HAS KILARAK O'na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur. 46-45-CASİYE36. Fe lillahil hamdü rabbis semavati ve rabbil erdı rabbil alemin 37. Ve lehül kibriyaü fis semavati vel erdı ve hüvel azizül hakim 36. O halde hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve bütün alemlerin Rabbi olan Allah'adır. 37. Göklerde ve yerde büyüklük O'na aittir. O, öyle güçlüdür. öyle hikmet sahibidir47-6-ENAM-162. Kul inne salati ve nüsükı ve mahyaye ve memati lillahi rabbil alemin 163. La şerike leh ve bi zalike ümirtü ve ene evvelül müslimin 162. Ey Muhammed! De ki "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir." 163. "O'nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim." MUHAMMEDSAS48-42-ŞURA23. Zalikellezı yübbeşşirullahü ıbadehullezıne amenu ve amilus salihat kul la es'elüküm aleyhi ecran illel mevededdete fil kurba ve mey yakterif haseneten nezid lehu fıha husna innellahe ğafurun şekur DİYANET-23. İşte bu Allah'ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki "Ben buna yaptığım tebliğ görevine karşılık sizden, akrabalık sevgisinden başka bir ücret güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir. 23 Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafûr'dur, çok affeder; Şekûr'dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür IN YAKIN-AKRABA-EHLİ BEYTİ İÇİN DİLEĞİ49-11-HUD112. Festekım kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta'melune besıyr 112. Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür. RESULULLAHSAS IN BENİ KOCALTTI DEDİĞİ RİVAYET EDİLEN AYET50-8-ENFAL64. Ya eyyühen nebiyyü hasbükellahü ve menittebeake minel mü'minın 64. Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah salate li düluküş şemsi ila ğasekıl leyli ve kur'anel fecr inne kur'anel fecri kane meşhuda 79. Ve minel leyli fe tehecced bihi nafiletel leke asa ey yeb'aseke rabbüke mekamem mahmuda 80. Ve kur rabbi edhilni müdhale sıdkıv ve ahricni muhrace sıdkıv vec'al li mil ledünke sültanen nasiyra 81. Ve kul cael hakku ve zehekal batıl innel batıle kane zehuka 82. Ve nünezzilü minel kur'ani ma hüve şifaüv ve rahmetül lil mü'minine ve la yezidüz zalimine illa hasara 78. Güneşin zevalinden öğle vaktinde Batı'ya kaymasından gecenin karanlığına kadar belli vakitlerde namazı kıl/salat yap. Bir de sabah namazını kıl/salatını yap. Çünkü sabah namazı/salatı şahitlidirşahitlik yapar. 79. Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl/duası yap ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın. 80. Deki "Rabbim! Gireceğim yere doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. Çıkacağım yerden de beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver." 81. De ki "Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkumdur." 82. Biz Kur'an'dan, mü'minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur'an, ancak zararını artırır. 52-18-KEHF23. Ve la tekulenne li şey'in inni failün zalike ğada 24. İlla ey yeşaellahü vezkür rabbeke iza nesite ve kul asa ey yehdiyeni rabbi li akrabe min haza raşeda 23. Hiçbir şey hakkında sakın "yarın şunu mutlaka yapacağım" deme! 24. Ancak, "Allah dilerse yapacağım" de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve "Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır" Kulid'ullahe evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül hüsna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteğı beyne zalike sebila 111. Ve kulil hamdü lillahillezi lem yettehiz veledev ve lem yekül lehu şerikün fil mülki ve lem yekül lehu veliyyüm minez zülli ve kebbirhü tekbira 110. De ki "Rabbinizi ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. 111. "Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a mahsustur" de ve O'nu tekbir ile İMRAN189. Ve lillahi mülküs semavati vel ard* vallahü ala külli şey'in kadir 190. İnne fi halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab 191. Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fi halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına azaben nar 192. Rabbena inneka men tüdhılin nara fe kad ahzeyteh* ve ma liz zalimine min ensar 193. Rabbena innena semı'na münadiyey yünadi lil ımani en aminu bi rabbiküm fe amenna* rabbena fağfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar 194. Rabbena ve atina ma veadtena ala rusülike ve la tuhzina yevmel kıyameh* inneke la tuhlifül miad 189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. 190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. 191. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler. 192. "Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur." 193. "Rabbimiz! Biz, Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al." 194. "Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin." .55-23-MÜMİNUN93. Kur rabbi imma türiyenni ma yuadun 94. Rabbi fe la tec'alnı fil kavmiz zalimın 93, 94. De ki "Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma." 56-23-MÜMİNUN97. Ve kur rabbi euzü bike min hemezatiş şeyatiyn 98. Ve euzü bike rabbi ey yahdurun 97. De ki "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım." 98. "Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım."57-25-FURKAN44. Vellezine yekulune rabbena heb lena min ezvacina va zürriyyatina kurrate a'yüniv vec'alna lil müttekıyne imama 74. Onlar, "Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhül leküm* ve asa en tühıbbu şey'ev ve hüve şerrul leküm* vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun 216. Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 59-3-ALİ İMRAN173-…… hasbünellahü ve ni'mel vekil 173-….Allah bize yeter, O ne güzel mevlaküm fe ni'mel mevla ve ni'men nasiyr78-….O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!61-39-ZÜMER38-….hasbiyellah aleyhi yetevekkelül mütevekkilun38-Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O'na tevekkül ederler."62-8-ENFAL10- …..ve men nasru illa min indillah innellahe azizün hakim10- Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet ya ibadiyellezine esrafu ala enfüsihim la taknetu mir rahmetillah innellahe yağfiruz zünube cemia innehu hüvel ğafurur rahiym53. De ki "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." 64-9-TEVBE51. Kul ley yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mü'minun 51. De ki "Bizim başımıza ancak, Allah'ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü'minler, yalnız Allah'a güvensinler." 65-9-TEVBE 128- Le kad caeküm rasulüm min enfüsiküm azizün aleyhi ma anittüm harisun aleyküm bil mü'minine raufür rahiym 129. Fe in tevellev fe kul hasbiyallahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil aziym 128. Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. 129. Eğer yüz çevirirlerse de ki Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir."66-39-ZÜMER38-……… kul hasbiyellah aleyhi yetevekkelül mütevekkilun38……….De ki "Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O'na tevekkül ederler."44-Kul lillahiş şefaatü cemia lehu mülküs semavati vel ard sümme ileyhi türceun44. De ki "Şefaat tümüyle Allah'a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra yalnız O'na döndürüleceksiniz." 67-25-FURKAN44. Vellezine yekulune rabbena heb lena min ezvacina va zürriyyatina kurrate a'yüniv vec'alna lil müttekıyne imama 74. Onlar, "Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" İMRAN8. Rabbena la tüzığ kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena mil ledünke rahmeh* inneke entel vehhab 9. Rabbena inneke camiun nasi li yevmil la raybe fih* innellahe la yuhlifül miad 8. Onlar şöyle yakarırlar "Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin." 9. "Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va'dinden dönmez. 69-3-ALİ İMRAN26. Kulillahümme malikel mülki tü'til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa'* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa'* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey'in kadir 27. Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hisab 26. De ki "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin." 27. "Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin." 70-42-ŞURA19. Allahü latiyfün bi ibadihi yerzüku mey yeşa' ve hüvel kaviyyül aziz 19. Allah kullarına çok lütufkardır. Dilediğine rızık verir. O çok kuvvetli, çok güçlüdür. 71-51-ZARİYAT58. İnnellahe huver rezzaku zul kuvvetil metin 58. Şüphesiz Allah, rızık veren, sarsılmaz kuvvet sahibi O'dur. 72-8-ENFAL25. Vetteku fitnetel la tüsıybennellezine zalemu minküm hassah va'lemu ennellahe şedidül ikab 25. Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhül leküm* ve asa en tühıbbu şey'ev ve hüve şerrul leküm* vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun 216. Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 74-8-ENFAL28. Va'lemu ennema emvalüküm ve evladüküm fitnetüv ve ennellahe indehu ecrun aziym 28. Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat Vesteiynu bis sabri ves salah* ve inneha le kebiratün illa alel haşiiyn 46. Ellezıne yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun 45. Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na Fezküruni ezkürküm veşküru li ve la tekfürun 153. Ya eyyühellezine amenüsteiynu bis sabri ves salah* innellahe meas sabirin 154. Ve la tekulu li mey yuktelü fı sebilillahi emvat* bel ahyaüv ve lakil la teş'urun 155. Ve le neblüvenneküm bi şey'im minel havfi vel cui ve naksım minel emvali vel enfüsi ves semerat* ve beşşiris sabirin 156. Ellezıne iza esabethüm müsıybetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun 157. Ülaike aleyhim salevatüm mir rabbihim ve rahmetüv ve ülaike hümül mühtedun 152. Öyle ise siz beni ibadetle anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!153. Ey iman edenler! Sabır ve namaz-DUA ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir. * 154. Allah yolunda öldürülenlere "ölüler"" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma fakirlik ile deneriz. Ey Peygamber! Sabredenleri müjdele !156. O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır. * 77-64-TEGABÜN11. Ma esabe min musiybetin illa biiznillahi ve men yu'min billahi yehdi kalbehu vallahu bikulli şey'in 'aliymun. 11-Allah'ın izni olmadan hiçbir musibet başa gelmez, her kim de Allah'a iman ederse, O, onun kalbine hidayet verir. Allah herşeyi Huzil afve ve'mür bil urfi ve a'rıd anil cahilin 200. Ve imma yenzeğanneke mineş şeytani nezğun festeız billah innehu semiun alim 199. Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. 200. Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla Ve imma yenzeğanneke mineş şeytani nezğun festeız billah innehu hüves semiul alim 36. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 80-16-NAHL90. İnnellahe ye'müru bil adli vel ihsani ve ıtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel münkeri vel bağy yeizüküm lealleküm tezekkerun 90. Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder;hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor81-4-NİSA58. İnnellahe ye'müruküm en tüeddül emaneti ila ehliha ve iza hakemtüm beynen nasi en tahkümü bil adli, innellahe niımma yeızuküm bih innellahe kane semian basiyra 58. Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. 82-33-AHZAB56. İnnellahe ve melaiketehu yüsallune alen nebiyy ya eyyühellezıne amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima 56. Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin. 83-35-FATIR34. Ve kalül hamdü lillahillezı ezhebe annel hazın inne rabbena le ğafurun şekur 34. Şöyle derler "Hamd, bizden hüznü gideren Allah'a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir." 84-66-TAHRİM8. Ya eyyuhelleziyne amenu tubu ilellahi tevbeten nesuhan asa rabbukum en yukeffire 'ankum seyyiatikum ve yudhılekum cennatin tecriy min tahtihel'enharu yevme la yuhzillahunnebiyye velleziyne amenu me'ahu nuruhum yes'a beyne eydiyhim ve bieymanihim yekulune rabbena etmin lena nurena vağfir lena inneke 'ala kulli şey'in kadiyrun. 8. Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. " Ey Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter" derler. 9. Ya eyyuhennebiyyu cahidilkuffare velmunafikıyne vağluz 'aleyhim ve me'vahum cehennemu ve bi'selmasıyru 9. Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! 85-65-TALAK2…. ve men yettekıllahe yec'al lehu Allah'a karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu Ve yerzukhu min haysu la yahtesibu ve men yetevekkel 'alellahi fehuve hasbuhu innallahe baliğu emrihi kad ce'alallahu likulli şey'in Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur. Allah her şey için bir ölçü/bir kader belirlemiştir.4……ve men yettekıllhe yec'al lehu min emrihi Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık emrullahi enzelehu ileykum ve men yettekıllahe yukeffir 'anhu seyyiatihi ve yu'zum lehu ecren5. İşte bu, Allah'ın size indirdiği emridir. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür. 86-40-MÜMİN55-Fasbir inne va'dellahi hakkuv vestağfir li zembike ve sebbıh bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkar 55. Ey Muhammed! Sabret. Allah'ın va'di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ederek tespih et. 87-42-ŞURA15. Fe li zalike fed'u vestekım kema ümirt ve la tettebı' ehvaehüm ve kul amentü bima enzelellahü min kitab ve ümirtü li a'dile beyneküm allahü rabbüna ve rabbüküm lena a'malüna ve leküm a'malüküm la huccete beynena ve beyneküm allahü yecmeu beynena ve ileyhil mesıyr 15. Ey Muhammed! Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heva ve heveslerine uyma ve şöyle de "Ben Allah'ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O'nadır." 88-7-ARAF199. Huzil afve ve'mür bil urfi ve a'rıd anil cahilın 200. Ve imma yenzeğanneke mineş şeytani nezğun festeız billah innehu semiun alim 199. Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. 200. Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilen 89-41-FUSSİLET36. Ve imma yenzeğanneke mineş şeytani nezğun festeız billah innehu hüves semiul alim 36. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 90-30-RUM5. Bi nasrillah yensuru mey yeşa' ve hüvel azızür rahıym 5. O kimi dilerse muzaffer kılar ve güçlü O'dur, merhametli O'dur. 6. Va'dellah la yuhlifüllahü va'dehu ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 6. Bu Allah'ın va'didir. Allah sözünden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmezler. 26. Ve lehu men fis semavati vel ard küllül lehu kanitun 26. Göklerde ve yerde kim varsa hepsi Onundur. Hepsi O'na divan durmaktadır. 27. Ve hüvellezı yebdeül halka sümme yüıydühu ve hüve ehvenü aleyh ve lehül meselül a'la fis semavati vel ard ve hüvel azızül hakım 27. Hem kainatı ilkin yaratan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O'nundur. Çok güçlü olan O'dur, hikmet sahibi olan O'dur. 30. Fe ekım vecheke lid dıni hanıfa fıtratellahilletı fetaran nase aleyha la tebdıle li halkıllah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 30. O halde yüzünü bir hanif olarak dine tut, Allah' ın insanları kendisi üzerine yarattığı fıtratına. Allah'ın yaratışında değişme yoktur, dosdoğru sabit din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler. 31. Münibine ileyhi vettekuhu ve ekiymus salate ve la tekunu minel müşrikin 31. Başkasından geçerek hep O'na gönül verin. O'na sığınıp korunun. Namaza devam edin de. Müşriklerden olmayın32. Minellezıne ferraku dinehüm ve kanu şiyea küllü hizbim bima ledeyhim ferihun 32. Onlardan olmayın ki, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir. 32. Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür52. Fe inneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirın 52. Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O daveti arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın. 53. Ve ma ente bihadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü'minü bi ayatina fehüm müslimun 53. Körleri de sapıklıktan doğru yola çıkaramazsın; sen ancak ayetlerimize iman edeceklere duyurabilirsin de onlar İslam'a gelir, selameti bulurlar. 91-55-RAHMAN26. Küllü men 'aleyha famin 26. Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. 27. Ve yebka vechu rabbike zülcelali vel' Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır28. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. 28. O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? 78-Tebarakesmu rabbike zil celali vel Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı Kul cael hakku ve ma yübdiül batılü ve ma yüıyd 49. De ki Hak geldi; artık bâtıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri İnne batşe rabbike leşediydün. 13. İnnehu hüve yübdiü ve yü'ıydü. 14. Ve hüvelğafurülvedudü. 15. Zül'arşilmeciydü. 16. Fa''alün lima yüriydü. 12. Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir. 13. Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar. 14. O, çok bağışlayandır, çok sevendir. 15. Arş'ın sahibidir, şanı yüce olandır. 16. Dilediğini mutlaka yapandır. 13 İlk yaratan da O'dur, tekrar yaratan da O'dur!!14 Gafûr O'dur, Vedûd O!15 Arşın sahibidir; Mecîd'dir, şanı yüce olandır!16 İstediğini hemen Bel hüve kur'anün meciydün. 22. Fiy levhın mahfuzın. 21. Hayır o yalanlamakta oldukları kitap şanı yüce bir Kur'an'dır. 22. O korunmuş bir levhada Levh-i Mahfuz'dadırYNURİ-21 İş onların iddialarının aksinedir! O, çok yüce bir Kur'an' Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz' Ve iza reev ticareten ev lehveninfaddu ileyha ve terekuke kaimen kul ma 'ındallahi hayrun millehvi ve minetticareti vallahu Durum böyle iken onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki "Allah'ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır95-67-MÜLK29. Kul huverrahmanu amenna bihi ve 'aleyhi tevekkelna feseta'lemune men huve fiy dalalin mubiynin. 30. Kul ereeytum in asbeha maukum ğavren femen ye'tiykum bimain me'ıynin. 29. De ki "O, Rahmân'dır. O'na iman ettik, yalnızca ona tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!" 30. De ki "Söyleyin bakalım Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?" 96-68-KALEM51. Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi'uzzikre ve yekulune innehu lemecnunun. 52. Ve ma huve illa zikrun lil'alemiyne51. Şüphesiz inkar edenler Zikr'i Kur'-an'ı duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. Senin için, "Hiç şüphe yok o bir delidir" diyorlar. 52. Halbuki o Kur'an, âlemler için ancak bir Kul innema ed'u rabbiy ve la uşriku bihi Kul inniy la emliku lekum darran ve la reşeden. 22. Kul inniy len yuciyreniy minallahi ehadun ve len ecide min dunihi multehaden. 20. De ki "Şüphesiz ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O'na hiç kimseyi ortak koşmam." 21. De ki "Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim." 22. De ki "Gerçekten beni Allah'a karşı hiç kimse asla koruyamaz ve yine asla O'ndan başka sığınacak kimse de bulamam." 98-73-MÜZZEMMİL8. Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtiylen. 9. Rabbulmeşrikı velmağribi la ilahe illa huve fettehızhu vekiylen. 8. Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O'na yönel. 9. O, doğunun da batının da Rabbidir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Öyle ise onu vekil edin. 20……..vestağfirullahe innallahe ğafurun bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet Ve cezahum bima saberu cenneten ve hariyren. 13. Muttekiiyne fiyha 'alel'eraiki la yerevne fiyha şemsen ve la zemheriyren12. Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipekten giysiler ile mükafatlandırır. 13. Orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş yakıcı sıcak görürler, ne de dondurucu soğuk100-36-YASİN82. İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun 83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey'iv ve ileyhi türceun 82. O, bir şeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir "Ol!" Artık o, Her şeyin kaynağı/egemenliği elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O'na KÜRSİ255. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te'huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve la yühıytune bi şey'im min ılmihı illa bi ma şa'* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym256. La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdü minel ğayy* fe mey yekfür bit tağuti ve yü'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha* vallahü semiun alim255. Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir, büyüktür. 256. Dinde zorlama doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 102-2-BAKARAAMENER RESULU285. Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihi vel mü'minun* küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihi ve rusülih* la nüferriku beyne ehadim mir rusülih* ve kalu semi'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masiyr 286. La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha* leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* rabbena la tüahızna in nesina ev ahta'na* rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezine min kablina* rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih* va'fü anna* vağfir lena* verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirin 285. Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de iman ettiler. Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler "Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz." Şöyle de dediler "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." 286. Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. Şöyle diyerek dua ediniz "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." 103-2-BAKARA202. Ülaike lehüm nasıybüm mimma kesebu* vallahü seriul hisab 202 -Onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir. 214-……ela inne nasrallahi kariyb214…… İyi bilin ki Allah'ın yardımı pek E ve lem yenzuru fı melekutis semavati vel erdı ve ma halekallahü min şey'iv ve en asa ey yekune kadıkterabe ecelühüm fe bi eyyi hadisim ba'dehu yü'minun 185. Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah'ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki bundan sonra artık hangi söze inanacaklar? 105-77-MÜRSELAD49. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. 50. Febieyyi hadiysin ba'dehu yu'minune49. O gün vay yalanlayanların haline! 50. Onlar artık ondan Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar? 106-81-TEKVİR27. İn huve illa zikrun lil'alemiyne. 28. Limen şae minkum en yestekıyme,. 29. Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul'alemiyne. 27. O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir28. İçinizden, dosdoğru yürümek isteyen Rabbi olan Allah dilemedikçe siz Vel asr 2. İnnel insane le fi husr 3. İllellezıne amenu ve amilus salihati ve tevasav bil hakkı ve tevasav bis sabr 1, 2. Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. 3. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka Onlar ziyanda değillerdir. 108-109-KAFİRUN1. Kul ya eyyühel kafirun 2. La a'büdü ma ta'büdun 3. Ve la entüm abidune ma a'büd 4. Ve la ene abidün ma abedtüm 5. Ve la entüm abidune ma a'büd 6. Leküm diynüküm ve liye din 1. De ki "Ey Kâfirler!" 2. "Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem." 3. "Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz." 4. "Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim." 5. "Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz." 6. “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” 109-110-NASR1. İza cae nasrullahi velfeth 2. Veraeytennase yedhulune fiy diynillahi efvace 3. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh* innehu kane tevvaba 1, 2, 3. Allah'ın yardımı ve fetih Mekke fethi geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O'ndan bağışlama dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir. 110-112-İHLAS1. Kul hüvallahü ehad 2. Allahüs samed 3. Lem yelid ve lem yuled 4. Ve lem yekün lehu küfüven ehad 1. De ki "O, Allah'tır, bir tektir." 2. "Allah Samed'dir. Her şey O'na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir." 3. Ondan çocuk olmamıştır Kimsenin babası değildir. Kendisi de doğmamıştır kimsenin çocuğu değildir." 4. "Hiçbir şey O'na denk ve benzer değildir 111-113-FELAK1. Kul e'uzü birabbilfelak 2. Minşerri ma halak 3. Ve min şerri ğasikın iza vekab 4. Ve min şerrinneffasati fiyl'ukad 5. Ve min şerri hasidin iza hased 1, 2, 3, 4,5 De ki "Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım." 112-114-NAS1. Kul e'uzü birabbinnas 2. Melikinnas 3. İlahinnas 4. Min şerrilvesvasil hannas 5. Elleziy yüvesvisü fiysudurinnas 6. Minel cinnetivennas 1,2, 3,4,5,6 De ki "Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik'ine, insanların İlah'ına sığınırım."113-23-MÜMİNUN109-…rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahımın109- Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın114-27-NEML59. Kulil hümdü lillahi ve selamün ala ibadihillezınastafa 59-De ki Hamd olsun Allah'a, selam olsun seçkin kıldığı kullarına115-37-SAFF180. Sübhane rabbike rabbil ızzeti amma yesifun 181. Ve selamün alel murselin 182. Vel hamdü lillahi rabbil alemin 180. Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. 181. Peygamberlere selam olsun. 182. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. 116-1-FATİHA1. Bismillahirrahmanirrahim 2. El hamdü lillahi rabbil alemin 3. Er rahmanir rahiym 4. Maliki yevmid din 5. İyyake na'büdü ve iyyake nesteiyn 6. İhdinas sıratal müstekiym 7. Sıratallezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve lad dallin1. Bismillahirrahmânirrahîm 2, 3, 4. Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün ahiret gününün maliki Allah'a mahsustur. 5. Allahım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. 6, 7. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine Elif lam mim 2. Zalikel kitabü la raybe fıh* hüdel lil müttekiyn 3. Ellezine yü'minune bil ğaybi ve yükiymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun 4. Vellezine yü'minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahireti hüm yukinun 5. Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun 1. Elif Lâm Mîm. 2. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. 3. Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. 4. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. 5. İşte onlar Rab'lerinden gelen bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. 118-1-FATİHA1. Bismillahirrahmanirrahim 2. El hamdü lillahi rabbil alemin 3. Er rahmanir rahiym 4-Maliki yevmid din 5. İyyake na'büdü ve iyyake nesteiyn 6. İhdinas sıratal müstekiym 7. Sıratallezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve lad dallin 1. Bismillahirrahmânirrahîm 2, 3, 4. Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün ahiret gününün maliki Allah'a mahsustur. 5. Allahım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. 6, 7. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. NOT..KUL DİYE BAŞLAYAN AYETLER KURAN’IN TEBLİĞİ İLE GÖREVLİ A HİTAB ETTİĞİ İÇİN AYRICA O’NUN ADINA HEPSİNDE YER VERMEDİM…İSİM KOYMADIKLARIM ELBET O’NA VE HEPİMİZE HİTAB ETMEKTEDİR……….HEPSİ DEĞİL BUNLAR..SADECE GÖZÜME TAKILANLAR…HATIRLATMA AMAÇLI…SİZ TÜM KURAN’I OKUYUP DİKKATE ALIN…HATALARIMIN BAĞIŞLANMASINI RABBİMDEN DİLER VE UMARIM…HER ŞEYİNİZ YETERLİ OLSUN….SELAM VE SEVGİLERLE…..SELAM SEÇİLMİŞLERE, SELAM ALLAH’IN RESULÜ MUHAMMED SAS VE EHLİ BEYTİ VE ALİ BEYTİNE, HAMD ALEMLERİN RABBİNE….ELHAMDÜLİLLAHİ RABB’İL ALEMİYN……………7-ARAF-170- Vellezıne yümessikune bil kitabi ve ekamüs salah inna la nüdıy'u ecral muslihıynDiyanet Vakfı 170. Kitab'a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz. Yaşar Nuri Öztürk 170 Kitaba sarılanlar ve namazı/duayı yerine getirenlere gelince, biz, barışsever iyilerin ödülünü zayi etmeyizEdip Yüksel 7170 Kitaba sarılanlar ve namaz kılanlara gelince, iyiliğe çalışanları ödülsüz bırakmayız. YUKARIDA YAZILI ARAF SURESİ 170 NCİ VE AŞAĞIYA ÇIKARDIĞIM MÜZZEMMİL SURESİ 20 NCİ AYET GEREĞİNCE VE İZNİYLE SİZ KURAN İÇİNDEN KOLAYINIZA GELEN YERDEN OKUYUN…YETER Kİ OKUYUN…VESSELAM…..73-MÜZZEMMİL20. İnne rabbeke ya'lemu enneke tekumu edna min suluseyilleyli ve nısfehu ve sulusehu ve taifetun minelleziyne me'ake vallahu yukaddirulleyle vennehare 'alime en len tuhsuhu fetabe 'aleykum fakreu ma teyessere minelkur'ani 'alime en seyekunu minkum merda ve aharune yadribune fiyl'ardı yebteğune min fadlillahi ve aharune yukatilune fiy sebiylillahi fakreu ma teyessere minhu ve ekıymussalate ve atuzzekate ve akridullahe kardan hasenen ve ma tukaddimu lienfusikum min hayrin teciduhu 'ındallahi huve hayren ve a'zame ecren vestağfirullahe innallahe ğafurun rahıymun. Müzzemmil20 Ey Muhammed! Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı yükünüzü hafifletti. Artık Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O halde, Kur'an'dan kolayınıza geleni dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz. Allah'tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 39-ZÜMER-9-hel yestevillezine ya'lemune vellezine la ya'lemun 9-“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”17-İSRA-34…..evfu bil ahd innel ahde kane mes'ula 17-34-…………Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir. 40-MÜMİN27. Ve kale musa inni uztü bi rabbi ve rabbiküm min külli mütekebbiril la yü'minü bi yevmil hisab Diyanet Vakfı 27. Musa da Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım, dedi. Elmalılı Hamdi Yazır 27-Musa da "Muhakkak ben, hesap gününe inanmayan her ululuk taslayandan Rabbime ve Rabbinize sığındım!" dedi. Yaşar Nuri Öztürk 27 Mûsa dedi "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sığındım." ________________________________________68-KALEM51. Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi'uzzikra ve yekulune innehu lemecnunun. 52. Ve ma huve illa zikrun lil'alemiyne Diyanet Vakfı 51. O inkâr edenler Zikr'i Kur'an'ı işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da kin ve hasetlerinden "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler. Elmalılı Hamdi Yazır 51-Ve gerçekten o küfredenler o zikri Kur'an'ı işittikleri zaman az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı; bir de durmuşlar "O şüphesiz bir deli." diyorlar. Yaşar Nuri Öztürk 51 O küfre sapanlar, Zikir'i/Kur'an'ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. "Bu tam bir cinlidir." Vakfı 52. Oysa o Kur'an, âlemler için ancak bir öğüttür. Elmalılı Hamdi Yazır 52-Halbuki o Kur'an bütün akıllı alemler için bir öğüttür. Yaşar Nuri Öztürk 52 Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey değildir. 81-TEKVİR27. In huve illa zikrun lil' Vakfı 27. O, herkes için, bir öğüttür, Elmalılı Hamdi Yazır 27-O, sadece bir öğüttür, alemler için. Yaşar Nuri Öztürk 27 O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir. 28. Limen şae minkum en yestekıyme,.Diyanet Vakfı 28. Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için de. Elmalılı Hamdi Yazır 28-Ve içinizden dosdoğru olmayı dileyenler için. Yaşar Nuri Öztürk 28 İçinizden, dosdoğru yürümek isteyen için. 29. Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul' Vakfı 29. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Elmalılı Hamdi Yazır 29-Fakat o alemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz! Yaşar Nuri Öztürk 29 Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz! 7-ARAF-23 kalerabbena zalemna enfüsena ve il lem tağfir lena ve terhamna lenekunenne minel hasirinDiyanet Vakfı 23. Adem ile eşi dediler ki Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. 21-ENBİYA-87……yunus dediki…………el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin Diyanet Vakfı 87. Zünnûn'u da Yunus'u da zikret. O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" 28-KASAS-16-kalerabbi inni zalemtü nefsi fağfirli ....fe ğafera leh innehu hüvel ğafurur rahiym Diyanet Vakfı 16. Musa Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim başıma iş açtım. Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur. 2-BAKARA-286-. leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* ….rabbena la tüahızna in nesina ev ahta'na*..2-286-DİYANET- Herkesin kazandığı hayır kendine, yapacağı şer de kendinedir. ..Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma…sorgulama…hesaba çekme…12-YUSUF21-……vallahü galibün ala emrihi ve lakinne ekseran nasi la ya'lemunDİYANET-21-….Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bunu yaptığı işte üstün bir güce sahiptir, fakat insanların çoğu kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları rabbi latiyfül lima yeşa' innehu hüvel alimül hakim100…. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."101-….fatırıssemavati vel ard ente veliyyi fid dünya vel ahirah teveffeni müslimev ve elhıkni bis salihiyn101…. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!"2-BAKARA-153-innellahe meas sabirin .....ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.....7-ARAF- 185-.... fe bi eyyi hadisin ba'dehu yü'minun BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZ77-MÜRSELAT -50-Fe bi eyyi hadiysin ba'dehu yü'minune.BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZrabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahimin 23-/109ve selamün ala ibadihillezinastafa 27-/59 sübhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun 37-/180 ve selamün alel mürselin 37-/181Vel hamdü lillahi rabbil alemin37-/182
Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklı selim sahipleri için gerçekten alınacak dersler Okuyan Kur’an Meal-TefsirŞüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün değişmesinde birbiri peşine gelişinde* öz akıl sahipleri için dersler vardır.*Edip Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiGöklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde akıl sahipleri için ayetler var.*Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, sağlıklı düşünenler için kesin kanıtlar Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peş peşe gelişinde, sağlam duruşlu olanlar için göstergeler Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekKuşkusuz, hem göklerin ve yeryüzünün yaratılışında hem de gece ve gündüzün birbirini izlemesinde, sağduyulu olanlar için kesinlikle kanıtlar İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anKuşkusuz göklerin ve yeryüzünün yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde derin bir kavrayış sahipleri için alınacak dersler Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiŞu bir gerçek ki, göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, aklını ve gönlünü işletenler için çok ibretler Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıŞüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler sadeleştirilmiş Kesinlikle, göklerin ve yeri yaratılışında ve gece ile gündüzün ardarda gelişinde vicdanları temiz akıl sahiplerine gerçekten deliller Esed Kur'an MesajıKuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbirini izlemesinde derin kavrayış sahipleri için alınacak dersler vardır,Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiElbette o göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ard arda gelişinde şüphesiz ayetler var vicdanları temiz ülül'elbab içinSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiGöklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette sağduyu sahipleri için ibretler göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimHakıykat, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde ve uzayıb kısalmasında temiz akıl saahibleri için elbet ibret verici deliller ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde; akıl sahibleri için elbette ayetler Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıGöklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, akıl sahipleri için deliller Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiMuhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip sürelerinin uzayıp kısalmasında düşünen insanlar için elbette birçok dersler Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüKesinlikle semaların algılanan boyuttan kuantsal boyuta kadar ve arzın algılamaya göre madde kabul edilen her boyutun yaratılışında, gece ve gündüzün birbirine dönüşmesi sisteminde neden ve nasıl gece gündüz oluşumu, süreleri vs. öze ermişler Ulül Elbab için işaretler Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiGöklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde akıl sahipleri için ayetler varErhan Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anKuşkusuz, göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, sağlıklı düşünenler için kesin kanıtlar Khalifa The Final TestamentIn the creation of the heavens and the earth, and the alternation of night and day, there are signs for those who possess Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationIn the creation of the heavens and the earth, and the difference between the night and the day, are signs for those who possess Quran A Reformist TranslationIn the creation of heavens and earth, and the difference between night and day, are signs for those with intelligence.
Al-i İmran suresinin Türkçe okunuşu nasıldır? Al-i İmran suresinin Türkçe meali nasıldır? Al-i İmran suresi Kur-an’ın kaçıncı suresidir? Al-i İmran suresinin faziletleri nelerdir? İşte tüm detayları ile Al-i İmran suresi… Al-i İmran suresi Kur'an-ı Kerim'de yer alan surelerden biridir. Kur'an-ı Kerim'de yer alan olan Al-i İmran Suresi, birçok kişi tarafından sıklıkla okunmaktadır. Al-i İmran suresinin, Peygamber Efendimiz sav Medine'ye hicret ettikten sonra indirildiği düşünülmektedir. Kur'an-ı Kerim'in en uzun suresi Bakara suresinden sonra ve Nisa suresinden önce gelen Al-i İmran suresi, iniş sırasına göre yer almaktadır. Türkçe okunuşu ve anlamı oldukça merak edilen sure birçok kişi tarafından sıklıkla araştırılmaktadır. Peki Al-i İmran suresinin Türkçe okunuşu nasıldır? Al-i İmran suresinin Türkçe meali nasıldır? Al-i İmran suresi Kur-an'ın kaçıncı suresidir? Al-i İmran suresinin faziletleri nelerdir? İşte tüm detayları ile Al-i İmran suresi… Kur'an-ı Kerim Allah'ın kelamı olması sebebiyle her ayeti ve her kelimesi müslümanlar nezdinde büyük öneme sahiptir. Birçok kişi Kur'an-ı Kerim'i okumanın yanı sıra, Arapça yazan ayetlerin ne anlama geldiğini de merak etmektedirler. Okunuşu ve anlamı insanlar tarafından merak edilen surelerin başında Al-i İmran suresi gelmektedir. Adını, geçen ve İmran ailesi anlamına Al-i İmran kelimesinden alır. Surenin ayetlerinin Medine'de indirildiği rivayet edilir. Toplamda 200 ayet içeren sure, yer almaktadır ve içerisinde çeşitli konuları anlatmaktadır. Sure içerisinde anlatılan başlıca konular şöyledir; Allah katında geçerli olan tek dinin İslam olduğu Allah'ın sıfatları Kur'an-ı Kerim'in özellikleri Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. İbrahim'in hayat hikayelerinden kıssalar Uhud savaşı esnasında münafık ve müşriklerin tutumu Sabır, katlanma ve Allah rızası için meydana gelen zorluklara göğüs germe Al-i İmran suresi nedir Diyanet? Toplamda 200 ayetten oluşan Al-i İmran suresi, Kur'an-ı Kerim'de 3. sırada yer almaktadır. İniş sırasına göre bulunan Al-i İmran suresi, Medine döneminde nazil olmuştur. Al-i İmran suresinde genel olarak Allah katında geçerli olan tek dinin İslam olduğu, Allah'ın sıfatları, Kur'an-ı Kerim'in özellikleri, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. İbrahim'in hayat hikayelerinden kıssalar, Uhud savaşı esnasında münafık ve müşriklerin tutumu, sabır, katlanma ve Allah rızası için meydana gelen zorluklara göğüs germe gibi konular ele alınmıştır. Al-i İmran suresinin Türkçe okunuşu Bismillahirrahmanirrahim lâm mîm. lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûmkayyûmu. aleykel kitâbe bil hakkı musaddikan limâ beyne yedeyhi ve enzelet tevrâte vel incîlincîle. kablu huden lin nâsi ve enzelel furkânfurkâne, innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîdşedîdun, vallâhu azîzun zuntikâmzuntikâmin. lâ yahfâ aleyhi şey'un fîl ardı ve lâ fîs semâ'semâi. yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ'yeşâu, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîmhakîmu. enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihâtmuteşâbihâtun, fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlihi, ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâhillâllâhu, ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâbelbâbi. lâ tuziğ kulûbenâ ba'de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmehrahmeten, inneke entel vehhâbvehhâbu. inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîhfîhî, innallâhe lâ yuhliful mîâdmîâde. keferû len tuğniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey'âşey'en, ve ûlâike hum vekûdun nârnâri. de'bi âli fir'avne, vellezîne min kablihim kezzebû bi âyâtinâ, fe ehazehumullâhu bi zunûbihim vallâhu şedîdul ıkâbıkâbi. lillezîne keferû se tuglebûne ve tuhşerûne ilâ cehennemcehenneme, ve bi'sel mihâdmihâdu. kâne lekum âyetun fî fieteynil tekatâ fietun tukâtilu fî sebîlillâhi ve uhrâ kâfiratun yeravnehum misleyhim ra'yel aynayni, vallâhu yûeyyidu bi nasrihî men yeşâ'yeşâu inne fî zâlike le ibreten li ulîl ebsârebsâri. lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en'âmi vel harsharsi, zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂBmeâbi. e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâhminallâhi, vallâhu basîrun bil ıbâdıbâdi. yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nârnâri. sâbirîne ves sâdıkîne vel kânitîne vel munfikîne vel mustagfirîne bil eshâreshâri. ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıstkıstı, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîmhakîmu. dîne indâllâhil islâmislâmu, ve mâhtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba'di mâ câehumul ilmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâbhısâbı. in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebeani, ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâgu, vallâhu basîrun bil ibâdibâdi. yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayri hakkın ve yaktulûnellezîne ye'murûne bil kıstı minen nâsi, fe beşşirhum bi azâbin elîmelîmin. habitat a'mâluhum fîd dunyâ vel âhirahâhirati, ve mâ lehum min nâsırînnâsırîne. lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud'avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu'ridûnmu'ridûne. bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma'dûdâtma'dûdâtin, ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûnyefterûne. keyfe izâ cema'nâhum li yevmin lâ raybe fîhi ve vuffiyet kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. mâlikel mulki tû'til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ'teşâu, ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ'teşâu, bi yedikel hayrhayru, inneke alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leylleyli, ve tuhricul hayya minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayyhayyi, ve terzuku men teşâu bi gayri hısâbhısâbın. yettehizil mu'minûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu'minînmu'minîne, ve men yef'al zâlike fe leyse minallâhi fî şey'in illâ en tettekû minhum tukâtatukâten, ve yuhazzirukumullâhu nefsehnefsehu, ve ilallâhil masîrmasîru. in tuhfû mâ fî sudûrikum ev tubdûhu ya'lemhullâhya'lemhullâhu, ve ya'lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, vallâhu alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. tecidu kullu nefsin mâ amilet min hayrin muhdâran, ve mâ amilet min sû'sûin, teveddu lev enne beynehâ ve beynehû emeden baîdâbaîden, ve yuhazzirukumullâhu nefsehnefsehu, vallâhu raûfun bil ıbâdıbâdi. in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. etîûllâhe ver resûlresûle, fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirînkâfirîne. âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemînâlemîne. ba'duhâ min ba'dba'din, vallâhu semîun alîmalîmun. kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîmalîmu. lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada'tuhâ unsâ vallâhu a'lemu bi mâ vadaat ve leysez zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîmracîmi. tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkârızkan, kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâhindillâhi, innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâbhısâbın. deâ zekeriyyâ rabbehrabbehu, kâle rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibehtayyibeten, inneke semîud duâ'duâi. nâdethul melâiketu ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve seyyiden ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihînsâlihîne. rabbi ennâ yekûnu lî gulâmun ve kad beleganiyel kiberu vemraetî âkirâkirun, kâle kezâlikellâhu yef'alu mâ yeşâ'yeşâu. rabbic'al lî âyehâyeten, kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâsete eyyâmin illâ remzâremzan, vezkur rabbeke kesîran ve sebbih bil aşiyyi vel ibkâribkâri. iz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhastafâki ve tahhareki vestafâki alâ nisâil âlemînâlemîne. meryemuknutî li rabbiki vescudî verkai mear râkiînrâkiîne. min enbâil gaybi nûhîhi ileykileyke, ve mâ kunte ledeyhim iz yulkûne eklâmehum eyyuhum yekfulu meryeme, ve mâ kunte ledeyhim iz yahtesımûnyahtesımûne. kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minhu, ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ vel âhırati ve minel mukarrabînmukarrabîne. yukellimun nâse fîl mehdi ve kehlen ve mines sâlihînsâlihîne. rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşerbeşerun, kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ'yeşâu izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûnyekûnu. yuallimuhul kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîlincîle. resûlen ilâ benî isrâîle ennî kad ci'tukum bi âyetin min rabbikum, ennî ehluku lekum minet tîni ke heyetit tayri fe enfuhu fîhi fe yekûnu tayran bi iznillâhiznillâhi, ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyîl mevtâ bi iznillâhiznillâhi, ve unebbiukum bi mâ te'kulûne ve mâ teddehırûne, fî buyûtikum inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu'minînmu'minîne. musaddikan limâ beyne yedeyye minet tevrâti ve li uhılle lekum ba'dallezî hurrime aleykum ve ci'tukum bi âyetin min rabbikum fettekûllâhe ve etîûnetîûni. rabbî ve rabbikum fa'budûhfa'budûhu, hâzâ sırâtun mustakîmmustakîmun. lemmâ ehassa îsâ min humul kufre kâle men ensârî ilâllâhilâllâhi, kâlel havâriyyûne nahnu ensârullâhensârullâhi, âmennâ billâhbillâhi, veşhed bi ennâ muslimûnmuslimûne. âmennâ bi mâ enzelte vetteba'nâr resûle fektubnâ meaş şâhidînşâhidîne. mekerû ve mekarallâhmekarallâhu, vallâhu hayrul mâkirînmâkirîne. kâlellâhu yâ îsâ innî muteveffîke ve râfiuke ileyye ve mutahhiruke minellezîne keferû ve câilullezînettebeûke fevkallezîne keferû ilâ yevmil kıyâmehkıyâmeti, summe ileyye merciukum fe ahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûntahtelifûne. emmellezîne keferû fe uazzibuhum azâben şedîden fîd dunyâ vel âhıreti, ve mâ lehum min nâsirînnâsirîne. emmellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe yuveffîhim ucûrehum vallâhu lâ yuhibbuz zâlimînzâlimîne. netlûhu aleyke minel âyâti vez zikril hakîm hakîmi. mesele îsâ indallâhi ke meseli âdemâdeme, halakahu min turâbin summe kâle lehu kun fe yekûnyekûnu. hakku min rabbike fe lâ tekun minel mumterînmumterîne. men hâcceke fîhi min ba'di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned'u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec'al la'netallâhi alel kâzibînkâzibîne. hâzâ le huvel kasasul hakkhakku, ve mâ min ilâhin illâllâhillâllâhu, ve innellâhe le huvel azîzul hakîmhakîmu. in tevellev fe innallâhe alîmun bil mufsidînmufsidîne. yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na'bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey'en ve lâ yettehize ba'dunâ ba'den erbâben min dûnillâhdûnillâhi, fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûnmuslimûne. ehlel kitâbi lime tuhâccûne fî ibrâhîme ve mâ unziletit tevrâtu vel incîlu illâ min ba'dihba'dihî, e fe lâ ta'kılûnta'kılûne. entum hâulâi hâcectum fî mâ lekum bihî ilmun fe lime tuhâccûne fî mâ leyse lekum bihî ilmilmun, vallâhu ya'lemu ve entum lâ ta'lemûnta'lemûne. kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâmuslimen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. evlen nâsi bi ibrâhîme lellezînettebeûhu ve hâzan nebiyyu vellezîne âmenû vallâhu veliyyul mu'minînmu'minîne. tâifetun min ehlil kitâbi lev yudillûnekum ve mâ yudıllûne illâ enfusehum ve mâ yeş'urûnyeş'urûne. ehlel kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi ve entum teşhedûnteşhedûne. ehlel kitâbi lime telbisûnel hakka bil bâtılı ve tektumûnel hakka ve entum ta'lemûnta'lemûne. kâlet tâifetun min ehlil kitâbi âminû billezî unzile alellezîne âmenû vechen nehâri vekfurû âhirahu leallehum yerciûnyerciûne. lâ tu'minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu'tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâhyedillâhi, yu'tîhi men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun. bi rahmetihî men yeşâ'yeşâu, vallâhu zul fadlil azîmazîmi. min ehlil kitâbi men in te'menhu bi kıntârin yueddihî ileykileyke, ve minhum men in te'menhu bi dînârin lâ yueddihî ileyke illâ mâ dumte aleyhi kâimâkâimen, zâlike bi ennehum kâlû leyse aleynâ fîl ummiyyîne sebîlsebîlun, ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya'lemûnya'lemûne. men evfâ bi ahdihî vettekâ fe innallâhe yuhibbul muttekînmuttekîne. yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim semenen kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve lehum azâbun elîmelîmun. inne minhum le ferîkan yelvûne elsinetehum bil kitâbi li tahsebûhu minel kitâbi ve mâ huve minel kitâbkitâbi, ve yekûlûne huve min indillâhi ve mâ huve min indillâhindillâhi, ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya'lemûnya'lemûne. kâne li beşerin en yu'tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûntedrusûne. lâ ye'murekum en tettehizûl melâikete ven nebiyyîne erbâbâerbâben, e ye'murukum bil kufri ba'de iz entum muslimûnmuslimûne. iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu'minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidînşâhidîne. men tevellâ ba'de zâlike fe ulâike humul fâsikûnfâsikûne. fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti vel ardı tav'an ve kerhen ve ileyhi yurceûnyurceûne. âmennâ billâhi ve mâ unzile aleynâ ve mâ unzile alâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ven nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum, ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne. men yebtegi gayral islâmi dînen fe len yukbele minhu, ve huve fîl âhirati minel hâsirînhâsirîne. yehdillâhu kavmen keferû ba'de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinâtbeyyinâtu vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimînzâlimîne. cezâuhum enne aleyhim la'netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaînecmaîne. fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûnyunzarûne. tâbû min ba'di zâlike ve aslehû fe innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. keferû ba'de îmânihim summezdâdû kufran len tukbele tevbetuhum, ve ulâike humud dâllûndâllûne. keferû ve mâtû ve hum kuffârun fe len yukbele min ehadihim mil'ul ardı zeheben ve leviftedâ bihbihî, ulâike lehum azâbun elîmun ve mâ lehum min nâsırînnâsırîne. tenâlûl birre hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûntuhibbûne, ve mâ tunfikû min şey'in fe innallâhe bihî alîmalîmun. taâmi kâne hillen li benî isrâile illâ mâ harrame isrâîlu alâ nefsihî min kabli en tunezzelet tevrâttevrâtu, kul fe'tû bit tevrâti fetlûhâ in kuntum sâdıkînsâdıkîne. menifterâ alâllâhil kezibe min ba'di zâlike fe ulâike humuz zâlimûnzâlimûne. sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemînâlemîne. âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîmibrâhîme, ve men dahalehu kâne âminââminen, ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâsebîlen, ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemînâlemîne. yâ ehlel kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi, vallâhu şehîdun alâ mâ ta'melûnta'melûne. yâ ehlel kitâbi lime tesuddûne an sebîlillâhi men âmene tebgûnehâ ivecen ve entum şuhedâu ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne. eyyuhâllezîne âmenû in tutîû ferîkan minellezîne ûtûl kitâbe yeruddûkum ba'de îmânikum kâfirînkâfirîne. keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum resûluhresûluhu, ve men ya'tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûnmuslimûne. bihablillâhi cemîân ve lâ teferrakû, vezkurû ni'metallâhi aleykum iz kuntum a'dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni'metihî ihvânâihvânen, ve kuntum alâ şefâ hufratin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûntehtedûne. minkum ummetun yed'ûne ilel hayri ve ye'murûne bil ma'rûfi ve yenhevne anil munkermunkeri, ve ulâike humul muflihûnmuflihûne. lâ tekûnû kellezîne teferrakû vahtelefû min ba'di mâ câehumul beyyinâtbeyyinâtu, ve ulâike lehum azâbun azîmazîmun. tebyaddu vucûhun ve tesveddu vucûhvucûhun, fe emmellezînesveddet vucûhuhum e kefertum ba'de îmânikum fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûntekfurûne. emmellezînebyaddat vucûhuhum fe fî rahmetillâhrahmetillâhi, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakkhakkı, ve mâllâhu yurîdu zulmen lil âlemînâlemîne. lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, ve ilâllâhi turceul umûrumûru. hayra ummetin uhricet lin nâsi te'murûne bil ma'rûfi ve tenhevne anil munkeri ve tu'minûne billâhbillâhi, ve lev âmene ehlul kitâbi le kâne hayran lehum, minhumul mu'minûne ve ekseruhumul fâsikûnfâsikûne. yedurrûkum illâ ezâezen, ve in yukâtilûkum yuvellûkumul edbâredbâre, summe lâ yunsarûnyunsarûne. aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskenehmeskenetu, zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakkhakkın, zâlike bimâ asav ve kânû ya'tedûnya'tedûne. sevâen, min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûnyescudûne. billâhi vel yevmil âhiri ve ye'murûne bil ma'rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrâthayrâti, ve ulâike mines sâlihînsâlihîne. mâ yef'alû min hayrin fe len yukferûhyukferûhu, vallâhu alîmun bil muttekînmuttekîne. keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey'âşey'en, ve ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. mâ yunfikûne fî hâzihil hayâtid dunyâ ke meseli rîhin fîhâ sırrun esâbet harse kavmin zalemû enfusehum fe ehlekethu ve mâ zalemehumullâhu ve lâkin enfusehum yazlımûnyazlımûne. eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû bitâneten min dûnikum lâ ye'lûnekum habâlâhabâlen, veddû mâ anittum, kad bedetil bagdâu min efvâhihim, ve mâ tuhfî sudûruhum ekberekberu, kad beyyennâ lekumul âyâti in kuntum ta'kılûnta'kılûne. entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tu'minûne bil kitâbi kullihi, ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayzgayzi, kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûrsudûri. temseskum hasenetun tesû'hum, ve in tusibkum seyyietun yefrahû bihâ ve in tasbirû ve tettekû lâ yadurrukum keyduhum şey'aşey'en, innallâhe bi mâ ya'melûne muhîtmuhîtun. iz gadavte min ehlike tubevviul mu'minîne makâide lil kıtâlkıtâli, vallâhu semîun alîmalîmun. hemmet tâifetâni minkum en tefşelâ vallâhu veliyyuhumâ ve alâllâhi fel yetevekkelil mu'minûnmu'minûne. lekad nasarakumullâhu bi bedrin ve entum ezillehezilletun, fettekûllâhe leallekum teşkurûnteşkurûne. tekûlu lil mu'minîne e len yekfiyekum en yumiddekum rabbukum bi selâseti âlâfin minel melâiketi munzelînmunzelîne. in tasbirû ve tettekû ve ye'tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimînmusevvimîne. mâ cealehullâhu illâ buşrâ lekum ve li tatmeinne kulûbukum bihbihî, ve men nasru illâ min indillâhil azîzil hakîmhakîmi. yaktaa tarafen minellezîne keferû ev yekbitehum fe yenkalibû hâibînhâibîne. leke minel emri şey'un ev yetûbe aleyhim ev yuazzibehum fe innehum zâlimûnzâlimûne. lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, yagfiru li men yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. eyyuhâllezîne âmenû lâ te'kulur ribâ ad'âfen mudâafehmudâafeten, vettekûllâhe leallekum tuflihûntuflihûne. nârelletî uiddet lil kâfirînkâfirîne. atîûllâhe ver resûle leallekum turhamûnturhamûne. sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekînmuttekîne. yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâsnâsi, vallâhu yuhibbul muhsinînmuhsinîne. izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe festagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya'lemûn ya'lemûne. cezâuhum magfiretun min rabbihim ve cennâtun tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, ve ni'me ecrul âmilînâmilîne. halet min kablikum sunenun, fe sîrû fîl ardı fenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibînmukezzibîne. beyânun lin nâsi ve huden ve mev'ızatun lil muttekînmuttekîne. lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumul a'levne in kuntum mu'minînmu'minîne. yemseskum karhun fe kad messel kavme karhun misluhmisluhu, ve tilkel eyyâmu nudâviluhâ beynen nâsnâsi, ve li ya'lemallâhullezîne âmenû ve yettehize minkum şuhedâe vallâhu lâ yuhibbuz zâlimînzâlimîne. liyumahhisallâhullezîne âmenû ve yemhakal kâfirînkâfirîne. hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ya'lemillâhullezîne câhedû minkum ve ya'lemes sâbirînsâbirîne. lekad kuntum temennevnel mevte min kabli en telkavhu, fe kad raeytumûhu ve entum tenzurûntenzurûne. mâ muhammedun illâ resûlresûlun, kad halet min kablihir rusûlrusûlu, e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a'kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey'âşey'en, ve se yeczîllâhuş şâkirînşâkirîne.” mâ kâne li nefsin en temûte illâ bi iznillâhi kitâben mueccelâmueccelen, ve men yurid sevâbed dunyâ nu'tihî minhâ, ve men yurid sevâbel âhirati nu'tihî minhâ, ve se neczîş şâkirînşâkirîne. keeyyin min nebiyyin kâtele, meahu rıbbiyyûne kesîrkesîrun, fe mâ vehenû li mâ asâbehum fî sebîlillâhi ve mâ daufû ve mestekânû vallâhu yuhibbus sâbirînsâbirîne. mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne. âtâhumullâhu sevâbed dunyâ ve husne sevâbil âhirehâhireti, vallâhu yuhibbul muhsinînmuhsinîne. eyyuhâllezîne âmenû in tutîûllezîne keferû yeruddûkum alâ a'kâbikum fe tenkalibû hâsirînhâsirîne. mevlâkum, ve huve hayrun nâsırînnâsırîne. nulkî fî kulûbillezîne keferûr ru'be bimâ eşrakû billâhi mâ lem yunezzil bihî sultânâsultânen, ve me'vâhumun nârnâru, ve bi'se mesvez zâlimînzâlimîne. lekad sadakakumullâhu va'dehû iz tehussûnehum bi iznihiznihî, hattâ izâ feşiltum ve tenâza'tum fîl emri ve asaytum min ba'di mâ erâkum mâ tuhıbbûntuhıbbûne, minkum men yurîdud dunyâ ve minkum men yurîdul âhirehâhirete, summe sarafekum anhum li yebteliyekum, ve lekad afâ ankum, vallâhu zû fadlin alel mu'minînmu'minîne. tus'idûne ve lâ telvûne alâ ehadin ver resûlu yed'ûkum fî uhrâkum fe esâbekum gammen bi gammin li keylâ tahzenû alâ mâ fâtekum ve lâ mâ asâbekum, vallâhu habîrun bimâ ta'melûnta'melûne. enzele aleykum min ba'dil gammi emeneten nuâsen yagşâ tâifeten minkum, ve tâifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnûne billâhi gayral hakkı zannel câhiliyyehcâhiliyyeti, yekûlûne hel lenâ minel emri min şey'şey'in, kul innel emre kullehu lillâhlillâhi, yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lekleke, yekûlûne lev kâne lenâ minel emri şey'un mâ kutilnâ hâhunâ, kul lev kuntum fî buyûtikum le berezellezîne kutibe aleyhimul katlu ilâ medâciihim, ve li yebteliyallâhu mâ fî sudûrikum ve li yumahhısa mâ fî kulûbikum, vallâhu alîmun bi zâtis sudûrsudûri. tevellev minkum yevmel tekal cem'âni, inne mestezellehumuş şeytânu bi ba'di mâ kesebû, ve lekad afâllâhu anhum innallâhe gafûrun halîmhalîmun. eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne keferû ve kâlû li ıhvânihim izâ darabû fîl ardı ev kânû guzzen lev kânû indenâ mâ mâtû ve mâ kutilû, li yec'alallâhu zâlike hasreten fî kulûbihim vallâhu yuhyî ve yumîtyumîtu, vallâhu bi mâ ta'melûne basîrbasîrun. lein kutiltum fî sebîlillâhi ev muttum le magfiretun minallâhi ve rahmetun hayrun mimmâ yecmeûnyecmeûne. lein muttum ev kutiltum le ilâllâhi tuhşerûntuhşerûne. bimâ rahmetin minallâhi linte lehum, ve lev kunte fazzan galîzal kalbi lenfaddû min havlike, fa'fu anhum vestagfir lehum ve şâvirhum fîl emremri, fe izâ azamte fe tevekkel alâllâhalâllâhi, innallâhe yuhibbul mutevekkilînmutevekkilîne. yansurkumullâhu fe lâ gâlibe lekum, ve in yahzulkum fe men zellezî yansurukum min ba'dihi, ve alâllâhi felyetevekkelil mu'minûnmu'minûne. mâ kâne li nebiyyin en yagullyagulle, ve men yaglul ye'ti bimâ galle yevmel kıyâmehkıyâmeti, summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. femenittebea rıdvânallâhi ke men bâe bi sehatin minallâhi ve me'vâhu cehennemcehennemu, ve bi'sel masîrmasîru. derecâtun indallâhindallâhi, vallâhu basîrun bi mâ ya'melûnya'melûne. mennallâhu alâl mu'minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubînmubînin. ve lemmâ asâbetkum musîbetun kad asabtum misleyhâ, kultum ennâ hâzâ, kul huve min indi enfusikum innallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. mâ asâbekum yevmel tekal cem'âni fe bi iznillâhi ve li ya'lemel mu'minînmu'minîne. li ya'lemellezîne nâfekû, ve kîle lehum teâlev kâtilû fî sebîlillâhi evidfeû kâlû lev na'lemu kıtâlen letteba'nâkum, hum lil kufri yevmeizin akrabu minhum lil îmânîmâni, yekûlûne bi efvâhihim mâ leyse fî kulûbihim, vallâhu a'lemu bi mâ yektumûnyektumûne. kâlû li ihvânihim ve kaadû lev atâûnâ mâ kutilkutilû, kul fedreû an enfusikumul mevte in kuntum sâdıkînsâdıkîne. lâ tahsebennellezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâemvâten, bel ahyâun inde rabbihim yurzekûnyurzekûne. bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî, ve yestebşirûne billezîne lem yelhakû bihim min halfihim, ellâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. bi ni'metin minallâhi ve fadlin, ve ennallâhe lâ yudîu ecrel mu'minînmu'minîne. lillâhi ver resûli min ba'di mâ asâbehumul karhkarhu, lillezîne ahsenû minhum vettekav ecrun azîmazîmun. kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahşevhum fe zâdehum îmânâîmânen, ve kâlû hasbunâllâhu ve ni'mel vekîlvekîlu. bi ni'metin minallâhi ve fadlin lem yemseshum sûun, vettebeû rıdvânallâhrıdvânallâhi, vallâhu zû fadlin azîmazîmin. zâlikumuş şeytânu yuhavvifu evliyâehu, fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu'minînmu'minîne. lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufrkufri, innehum len yadurrûllâhe şey'âşey'an, yurîdullâhu ellâ yec'ale lehum hazzan fîl âhirehâhireti, ve lehum azâbun azîmazîmun. kufra bil îmâni len yedurrûllâhe şey'âşey'en, ve lehum azâbun elîmelîmun. lâ yahsebennellezîne keferû ennemâ numlî lehum hayrun li enfusihim, innemâ numlî lehum li yezdâdû ismâismen, ve lehum azâbun muhînmuhînun. kânallâhu li yezerel mu'minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyibtayyibi, ve mâ kânallâhu li yutliakum alâl gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulihî, ve in tu'minû ve tettekû fe lekum ecrun azîmazîmun. lâ yahsebennellezîne yebhalûne bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî huve hayran lehum, bel huve şerrun lehum se yutavvekûne mâ bahilû bihî yevmel kıyâmehkıyâmeti, ve lillâhi mîrâsus semâvâti vel ardardı, vallâhu bi mâ ta'melûne habîrhabîrun. semiallâhu kavlellezîne kâlû innallâhe fakîrun ve nahnu agniyâu se nektubu mâ kâlû ve katlehumul enbiyâe bi gayri hakkın, ve nekûlu zûkû azâbel harîkharîki. bimâ kaddemet eydîkum ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîdabîdi. kâlû innallâhe ahide ileynâ ellâ nu'mine li resûlin hattâ ye'tiyenâ bi kurbânin te'kuluhun nârnâru, kul kad câekum rusulun min kablî bil beyyinâti ve billezî kultum fe lime kateltumûhum in kuntum sâdıkînsâdıkîne. in kezzebûke fe kad kuzzibe rusulun min kablike câu bil beyyinâti vez zuburi vel kitâbil munîrmunîri. nefsin zâikatul mevtmevti, ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmehkıyâmeti, fe men zuhziha anin nâri ve udhılel cennete fe kad fâzfâze, ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûrgurûri. tublevunne fî emvâlikum ve enfusikum ve le tesmeunne minellezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve minellezîne eşrakû ezen kesîrâkesîran, ve in tasbirû ve tettekû fe inne zâlike min azmil umûrumûri. iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtûl kitâbe le tubeyyinunnehu lin nâsi ve lâ tektumûnehtektumûnehu, fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî semenen kalîlâkalîlen, fe bi'se mâ yeşterûnyeşterûne. tahsebennellezîne yefrahûne bi mâ etev ve yuhıbbûne en yuhmedû bi mâ lem yef'alû fe lâ tahsebennehum bi mefâzetin minel azâbazâbi, ve lehum azâbun elîmelîmun. lillâhi mulkus semâvâti vel ardardı, vallâhu alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâbulîl elbâbı. yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ardardı, rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâbâtılan, subhâneke fekınâ azâben nârnârı. inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeytehahzeytehu, ve mâ liz zâlimîne min ensârensârin. innenâ semi'nâ munâdiyen yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrârebrâri. ve âtinâ mâ vaadtenâ alâ rusulike ve lâ tuhzinâ yevmel kıyâmehkıyâmeti, inneke lâ tuhliful mîâdmîâde. lehum rabbuhum ennî lâ udîu amele âmilin minkum min zekerin ev unsâ, ba'dukum min ba'dba'dın, fellezîne hâcerû ve uhricû min diyârihim ve uzû fî sebîlî ve kâtelû ve kutilû le ukeffirenne anhum seyyiâtihim ve le udhılennehum cennâtin tecrî min tahtihâl enhârenhâru, sevâben min indillâhindillâhi vallâhu indehû husnus sevâbsevâbi. yegurranneke tekallubelluzîne keferû fîl bilâdbilâdi. kalîlun summe me'vâhum cehennemcehennemu, ve bi'sel mihâdmihâdu. rabbehum lehum cennâtun tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ nuzulen min indillâhindillâhi, ve mâ indallâhi hayrun lil ebrârebrâri. inne min ehlil kitâbi le men yu'minu billâhi ve mâ unzile ileykum ve mâ unzile ileyhim hâşiîne lillâhi, lâ yeşterûne bi âyâtillâhi semenen kalîlâkalîlen, ulâike lehum ecruhum inde rabbihim innallâhe serîul hısâbhısâbi. eyyuhâllezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekûllâhe leallekum tuflihûntuflihûne. Al-i İmran suresinin meali nedir Diyanet? 1. Elif. Lâm. Mîm. 2. Hayy ve kayyûm olan Allah'tan başka ilâh yoktur. 3. Resûlüm! O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı indirmişti. 4. Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Furkan'ı indirmiştir. Bilinmeli ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir. 5. Şüphesiz ki ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. 6. Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. O mutlak güç ve hikmet sahibidir. 7. Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun Kur'an'ın bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. Bu inceliği ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar. 8. Onlar şöyle yakarırlar Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin. 9. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sözünden dönmez. 10. Bilinmelidir ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennnemin yakıtıdır. 11. Onların yolu Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah'ın cezası çok şiddetlidir. 12. Resûlüm! İnkâr edenlere de ki Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir! 13. Bedir'de karşı karşıya gelen şu iki gurubun halinde sizin için büyük bir ibret vardır. Biri Allah yolunda çarpışan bir gurup, diğeri ise bunları apaçık kendilerinin iki misli gören kâfir bir gurup. Allah dilediğini yardımı ile destekler. Elbette bunda basiret sahipleri için büyük bir ibret vardır. 14. Nefsanî arzulara, özellikle kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır. 15. Resûlüm! De ki Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve hepsinin üstünde Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür. 16. Bu nimetler "Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!" diyen; 17. Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler içindir. 18. Allah, adaleti ayakta tutarak delilleriyle şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar etmişlerdir. Evet mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur. 19. Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur. 20. Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir. 21. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler yok mu, onlara acı bir azabı haber ver! 22. İşte bunlar dünyada da ahirette de çabaları boşa giden kimselerdir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur. 23. Resûlüm! Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri yahudileri görmez misin ki, aralarında hükmetmesi için Allah'ın Kitab'ına çağırılıyorlar da, sonra içlerinden bir gurup cayarak geri dönüyor. 24. Onların bu tutumları Bize ateş, sadece sayılı günlerde dokunacaktır, demelerinin bir sonucudur. Onların vaktiyle uydurdukları şeyler de dinleri hakkında kendilerini yanıltmıştır. 25. Fakat, onları gelmesinde şüphe edilmeyen bir gün için topladığımız ve hiçbir haksızlığa uğramaksızın herkese kazandığı şeyler tastamam ödendiği zaman halleri nice olur? 26. Resûlüm! De ki Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin. 27. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin. 28. Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı gelmekten sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır. 29. De ki İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir. 30. Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde insan isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı gelmekten sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir. 31. Resûlüm! De ki Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. 32. De ki Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. 33. Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı. 34. Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir. Allah işiten ve bilendir. 35. İmrân'ın karısı şöyle demişti "Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz niyazımı hakkıyla işiten ve niyetimi bilen sensin." 36. Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi. 37. Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" der; o da Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi. 38. Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi. 39. Zekeriyya mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler Allah sana, kendisi tarafından gelen bir Kelime'yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler. 40. Zekeriyya Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu İşte böyledir; Allah dilediğini yapar. 41. Zekeriyya Rabbim! Oğlum olacağına dair bana bir alâmet göster, dedi. Allah buyurdu ki Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et. 42. Hani melekler demişlerdi Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti. 43. Ey Meryem! Rabbine ibadet et; secdeye kapan, O'nun huzurunda eğilenlerle beraber sen de eğil. 44. Resûlüm! Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar bu yüzden çekişirken de yanlarında değildin. 45. Melekler demişlerdi ki Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime'yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa'dır. Mesîh'tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah'ın kendisine yakın kıldıklarındandır. 46. sâlihlerden olarak beşikte iken ve yetişkinlik halinde insanlara peygamber sözleri ile konuşacak. 47. Meryem Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu İşte böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece "Ol!" der; o da oluverir. 48. Melekler, Meryem'e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretecek. 49. İsrailoğullarına bir elçi olacak ve onlara şöyle diyecek Size Rabbinizden bir mucize getirdim Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır. 50. Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin. 51. Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur. 52. İsa, onlardaki inkârcılığı sezince Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havârîler Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah'a inandık, şahit ol ki bizler müslümanlarız, cevabını verdiler. 53. Havârîler Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber'e uyduk. Şimdi bizi birliğini ve peygamberlerini tasdik eden şahitlerden yaz, dediler. 54. Yahudiler tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır. 55. Allah buyurmuştu ki Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim. 56. İnkâr edenler var ya, onları dünya ve ahirette şiddetli bir azaba çarptıracağım; onların hiç yardımcıları da olmayacak. 57. İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez. 58. Resûlüm! Bu söylenenleri biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz. 59. Allah nezdinde İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi. 60. Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma. 61. Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim. 62. Şüphesiz bu İsa hakkında söylenenler, doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir. 63. Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir. 64. Resûlüm! de ki Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz. 65. Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz? 66. İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz. 67. İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi. 68. İnsanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber Muhammed ve ona iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur. 69. Ehl-i kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varmazlar. 70. Ey ehl-i kitap! Gerçeği görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın âyetlerini inkâr edersiniz? 71. Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? 72. Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi "Müminlere indirilmiş olana sabahleyin görünüşte inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar böylece dinlerinden dönerler. 73. Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın. " Resûlüm! De ki Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Yine onlar, kendi aralarında şöyle dediler "Size verilenin benzerinin başka herhangi bir kimseye verildiğine, yahut Rabbinizin huzurunda onların size karşı deliller getireceklerine de inanmayın." De ki Lütuf ve ihsan Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir. 74. Rahmetini dilediğine ayırır. Allah üstün lütuf sahibidir. 75. Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur" demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar. 76. Hayır! Gerçek onların dediği değil. Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever. 77. Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır. 78. Ehl-i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar. 79. Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra kalkıp insanlara Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis şöyle demesi gerekir Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz. 80. Ve size Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin, diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra hiç size kâfirliği emreder mi? 81. Hani Allah, peygamberlerden "Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" diye söz almış, "Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?" dediğinde, "Kabul ettik" cevabını vermişler, bunun üzerine Allah O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu. 82. Artık bundan sonra her kim dönerse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir. 83. Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar ehl-i kitap, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir. 84. De ki Biz, Allah a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve Ya'kub oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Biz ancak O'na teslim oluruz. 85. Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. 86. İman etmelerinden, Resûl'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. 87. İşte onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın lânetine uğramalarıdır. 88. Bu lânete ebedî gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz. 89. Ancak, bundan sonra tevbe edip yola gelenler başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. 90. İnandıktan sonra kâfirliğe sapıp sonra inkârcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler. 91. Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur. 92. Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça "iyi" ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir. 93. Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in Ya'kub'un kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi. De ki Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun. 94. Artık bundan sonra her kim Allah'a karşı yalan uydurursa, işte bunlar, zalimlerin ta kendisidirler. 95. De ki Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrahim'in dinine uyunuz. O, müşriklerden değildi. 96. Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev mâbet, Mekke'deki Kâbedir. 97. Orada apaçık nişâneler, ayrıca İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir. 98. De ki Ey ehl-i kitap! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın âyetlerini inkâr edersiniz? 99. De ki Ey ehl-i kitap! Gerçeği görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkisiyorsunuz? Allah yaptiklarinizdan habersiz degildir". 100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi yeniden inkârcılığa sevkederler. 101. Size Allah'ın âyetleri okunurken, üstelik Allah Resûlü de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Her kim Allah'a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir. 102. Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin. 103. Hep birlikte Allah'ın ipine İslâm'a sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın Hani siz birbirinize düşman kişileridiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. 104. Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. 105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır. 106. Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin de karardığı günü düşünün. İmdi, yüzleri kararanlara İnanmanızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmiş olmanız yüzünden tadın azabı! denilir. 107. Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah'ın rahmeti içindedirler; orada ebedî kalacaklardır. 108. İşte bunlar, Allah'ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetleridir. Allah hiçbir kimseye haksızlık etmek istemez. 109. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İşler, dönüp dolaşıp Allah'a varır. 110. Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. Gerçi içlerinde iman edenler var; fakat çoğu yoldan çıkmışlardır. 111. Onlar ehl-i kitap size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez. 112. Onlar yahudiler nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların müminlerin himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet damgası vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır. 113. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar. 114. Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır. 115. Onların yaptıkları hiçbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takvâ sahiplerini çok iyi bilir. 116. İnkâr edenler var ya, onların malları da evlâtları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır. 117. Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar. 118. Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından dökülen sözlerinden belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları düşmanlıkları ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. 119. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında "İnandık" derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki Kininizden kahrolup ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir. 120. Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. 121. Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. . .-Allah, hakkıyle işiten ve bilendir. 122. O zaman içinizden iki bölük bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. Müminler, yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. 123. Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir'de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız. 124. O zaman sen, müminlere şöyle diyordun İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir? 125. Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar düşmanlarınız hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder. 126. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır. 127. Allah, kâfirlerden bir kısmının kökünü kessin veya onları perişan etsin, böylece bozulmuş bir halde dönüp gitsinler diye, size yardım eder. 128. Ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur yahut müslüman olsunlar da tevbelerini kabul etsin, ya da ısrar ederlerse onlara azap etsin diye Allah Bedir'de size yardım etti. Çünkü onlar zalimdirler. 129. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. 130. Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. 131. Kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının! 132. Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız. 133. Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! 134. O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. 135. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. 136. İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir! 137. Sizden önce nice milletler hakkında ilâhî kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da Allah'ın âyetlerini yalan sayanların âkıbeti ne olmuş, görün! 138. Bu Kur'an, bütün insanlığa bir açıklamadır; takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür. 139. Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. 140. Eğer siz Uhud'da bir acıya uğradınızsa, Bedir'de de düşmanınız olan o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz. Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez. 141. Bir de böylece Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helâk etmek ister. 142. Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? 143. Andolsun ki siz, ölümle yüzyüze gelmezden önce onu temenni ederdiniz. İşte şimdi onu karşınızda gördünüz. 144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye eski dininize mi döneceksiniz? Kim böyle geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. 145. Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. Ölüm, belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız. 146. Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. 147. Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı yolunda sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl! 148. Allah da onlara dünya nimetini ve daha da önemlisi, ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah, iyi davrananları sever. 149. Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye eski dininize döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz. 150. Oysa sizin mevlânız Allah'tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır. 151. Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaları sebebiyle, kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer de cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür! 152. Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vâdini yerine getirmiştir. Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı galibiyeti size gösterdikten sonra zaafa düştünüz; Peygamberin verdiği emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah, denemek için sizi onlardan onları mağlup etmekten alıkoydu. Ve andolsun sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok lütufkârdır. 153. O zaman Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı halde siz, durmadan savaş alanından uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Allah size keder üstüne keder verdi ki, bundan dolayı gerek elinizden gidene, gerekse başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 154. Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, bu güvenin yol açtığı uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu işten bize ne!" diyorlardı. De ki İş zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. Şöyle de Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için böyle yaptı. Allah içinizde ne varsa hepsini bilir. 155. Uhud'da iki ordu karşılaştığı gün, sizi bırakıp gidenleri, sırf işledikleri bazı hatalar yüzünden şeytan yerlerinden kaydırmıştı. Yine de Allah onları affetti. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, halîmdir. 156. Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında "Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaatı onların kalplerine kaybettikleri yakınları için onulmaz bir hasret yarası olarak koydu. Canı veren de alan da Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür. 157. Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah'ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır. 158. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de Allah'ın huzurunda toplanacaksınız. 159. O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever. 160. Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar. 161. Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete devlet malına hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir. 162. Allah'ın hoşnutluğunu gözetenle Allah'ın hışmına uğrayan bir olur mu hiç? Berikisinin yeri cehennemdir. Cehennem ise ne kötü bir varış noktasıdır. 163. Onlar Allah katında derece derecedirler. Allah onların yaptıklarını görmektedir. 164. Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, kötülüklerden ve inkârdan kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler. 165. Bedir de iki katını düşmanınızın başına getirdiğiniz bir musibet, Uhud'da kendi başınıza geldiği için mi "Bu nasıl oluyor!" dediniz? De ki O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter. 166-167. İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara "Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın" denildiği zaman, "Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir. 168. Evlerinde oturup da kardeşleri hakkında "Bize uysalardı öldürülmezlerdi" diyenlere, "Eğer doğru sözlü insanlar iseniz, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!" de. 169. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. 170. Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. 171. Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler. 172. Yara aldıktan sonra yine Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına uyanlar özellikle bunların içlerinden iyilik yapanlar ve takvâ sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır. 173. Bir kısım insanlar, müminlere "Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!" dediler. 174. Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'ın nimet ve keremiyle geri geldiler. Böylece Allah'ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem sahibidir. 175. İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun. 176. Resûlüm İnkârda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır. 177. Şurası muhakkak ki, imanı verip inkârı alanlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elîm bir azap vardır. 178. İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. 179. Allah, müminleri şu bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır. 180. Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini infakta cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. 181. "Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların bu dediklerini, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki Tadın o yakıcı azabı! 182. Bu, dünyada iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmetmez. 183. "Doğrusu Allah bize, gökten inen ateşin yiyeceği yakıp kor edeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" diyenlere şöyle de Size, benden önce mucizelerle, özellikle dediğiniz mucize ile nice peygamberler geldi. Eğer doğru insanlar iseniz, ya onları niçin öldürdünüz? 184. Resûlüm! Eğer seni yalancılıkla itham ettilerse yadırgama; gerçekten, senden önce apaçık mucizeler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamberler de yalancılıkla itham edildi. 185. Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günnü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir. 186. Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, yapılacak işlerin en değerlisidir. 187. Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü! 188. Sanma ki ettiklerine sevinen, yapmadıkları ile övülmek isteyenler, evet, sanma ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Onlar için elem verici bir azap vardır. 189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah'ın her şeye gücü yeter. 190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. 191. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken her vakit Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru ! 192. Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. 193. Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi Peygamberi, Kur'an'ı işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz! 194. Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın! 195. Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. Dedi ki Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır. 196. İnkârcıların refah içinde diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın! 197. Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir! 198. Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki nimetler daha hayırlıdır. 199. Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır. 200. Ey iman edenler! Sabredin; düşman karşısında sebat göster. Kur'an-ı Kerim'de kaç ayet vardır? Neredeyse 1400 yıl önce Allah'ın Cebrail as vasıtasıyla gönderdiği Kur'an-ı Kerim tüm müslümanlar tarafından yüzyıllardır rehber edinilen en önemli kaynaktır. Kur'an-ı Kerim'in içeriği kadar, surelerin isimleri, sayısı ve ayet sayısı gibi özellikleri de birçok kişi tarafından merak edilmektedir. Peki Kur'an-ı Kerim'de kaç ayet var? Kur'an-ı Kerim'deki sure sayısı nedir ve isimleri nelerdir? İslam dininin ana kaynağı olan Kur'an-ı Kerim, sav 40 yaşındayken Mekke'de inmeye başlamıştır. Cebrail peygamber Nur dağının Hira mağarasında ayetleri ilk ayetleri ezberletmiştir. İlk olarak Alak suresinin ilk 5 ayetinin inmesiyle başlayan Kur'an-ı Kerim'in ilk ayeti de İkra yani Oku'dur. Yüzyıllardır tüm müslümanların hayatlarının her anını dizayn etmek için kullandıkları bu yegane kaynak, hiç tahrif olmadan günümüze kadar ulaşmıştır. sav'in peygamber olmasıyla 610 yılında inmeye başlayan ve 13 yıl Mekke'de 10 yıl da Medine'de inen Kur'an ayetleri 23 yılın sonunda tamamlanmıştır. Ramazan ayının Kadir gecesinde inmeye başlayan Kur'an ayetleri, sahabeler tarafından ezberlenerek daha sonra dört halife döneminde kitaplaştırılarak çoğaltılmıştır. 23 yılda inen Kur'an-ı Kerim'de toplamda 114 sure vardır. Bu surelerin tamamında 6236 ayet vardır. Bu konuda Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı şöyle açıklamada bulunmuştur Bilindiği gibi âyet, Kur'an cümlelerine verilen isimdir. Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamberden günümüze hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiştir. Ancak Kur'an-ı Kerim üzerinde noktalama çalışmaları yapılırken âyetlerin bölünüp numaralandırılmasında bazı küçük farklılıklar olmuş; söz gelimi, bazı âlimlerin müstakil âyet olarak belirlediği bir ibare bazı âlimlerce iki âyet olarak düşünülmüş; böylece âyetlerin numaralandırılması konusunda küçük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Her ne kadar halk arasında Kur'an'daki ayet sayısının 6666 olduğu yönünde yaygın bir söylem varsa da doğrusu bu rakamın 6236 olduğudur. Ayet nedir? Arapça'da delil, alamet anlamına gelen ayet kelimesi, Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'deki her bir harf, kelime veya cümleye verilen addır. Kur'an-ı Kerim'de 114 sure içinde 6236 ayet olduğu bilinir. Kur'an-ı Kerim'deki surelerin isimleri 1- Fatiha 2- Bakara 3- Ali- İmran 4- Nisa 5- Mâide 6- En'am 7- A'raf 8- Enfal 9- Tevbe 10- Yunus 11- Hûd 12- Yusuf 13-Rad 14- İbrahim 15- Hicr 16- Nahl 17- İsra 18- Kehf 19- Meryem 20- Ta-Ha 21- Enbiya 22- Hac 23-Müminun 24- Nur 25- Furkan 26- Şuara 27- Neml 28- Kasas 29- Ankebut 30- Rum 31- Lokman 32- Secde 33- Ahzab 34- Sebe 35- Fâtır 36- Ya-Sin 37- Saffat 38-Sad 39-Zümer 40- Mümin 41-Fussilet 42- Şura 43-Zuhruf 44- Duhan 45-Casiye 46-Ahkaf 47-Muhammed 48-Fetih 49-Hucurat 50-Kaf 51-Zariyat 52-Tur 53-Necm 54-Kamer 55-Rahman 56-Vakıa 57-Hadid 58-Mücadile 59- Haşr 60- Mümtehine 61- Saf 62- Cuma 63- Münafikun 64- Tegabun. 65- Talak 66- Tahrim 67- Mülk 68- Kalem 69- Hakka 70- Mearic 71 Nuh 72 Cin 73 Müzemmil 74 Müdessir 75 Kıyamet 76- İnsan 77- Mürselat 78- Nebe 79- Naziat 80 Abese 81- Tekvir 82- İnfitar 83- Mutafffifin 84- İnşikak 85- Buruc 86- Tarık 87- Ala 88- Gaşiye 89 Fecir 90 Beled 91- Şems 92- Leyl 93- Duha 94- İnşirah 95- Tin 96- Alak 97- Kadir 98- Beyyine 99- Zilzal 100- Adiyat 101- Karia 102- Tekasür 103- Asr 104- Hümeze 105- Fil 106- Kureyş 107- Maun 108- Kevser 109- Kafirun 110- Nasr 111- Mesed 112- İhlas 113- Felak 114- Nas .
Bakara suresi feyzinden istifade etmek isteyen müminler Bakara suresi okuyarak manevi dünyalarını zenginleştiriyor. Kuran'ın feyzinden faydalanmak isteyenlerin merak ettiği Bakara suresini dinle, Bakara suresinin Arapça okunuşu, Bakara suresi okunuşu, Bakara suresi anlamı, Bakara suresi ilk 5 ayeti, Bakara suresi meali ve Bakara suresi Türkçe okunuşu gibi konuları mercek altına alıyoruz. İşte Bakara suresi hakkında tüm detaylar…BAKARA SURESİ NEDİR?Medine döneminde inmiştir. Kur'an-ı Kerim'in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan "bakara sığır" kelimesinden alır. Sûre, İslâm hukukunun ana konularıyla ilgili pek çok hüküm SURESİ KONUSU NEDİR?Kur'ân-ı Kerîm'in kendine mahsus tertip ve üslûbu içinde şu ana konuları ihtiva etmektedir İslâm'ın getirdiği inanç, ibadet ve hayat düzeniyle ilgili temel bilgiler; münafıklar, Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren deliller, insanın yaratılışı, kabiliyetleri, imtihanı; İsrâiloğulları tarihinin önemli kesitleri, kâmil bir din olan İslâm'ın, daha önceki dinlerin evrensel kısmını ihtiva ettiği, buna karşılık onların –değişmesi, ıslah edilmesi, düzeltilmesi gereken– hükümlerini de ıslah ettiği; Hz. İbrâhim kıssası, Kâbe'nin yapılışı ve kıble oluşu; yiyecekler, kısas, vasiyet, oruç, savaş, hac, nikâh, boşama, dulluk, yetimlik, şarap, kumar, faiz, akidlerin yazılması, din ve vicdan hürriyeti, Allah-kul ilişkisi, örnek dualar vb. hususlarla ilgili hükümler ve sûresi daha ziyade Fâtiha'nın, "doğru yolu bulanlarla ondan sapanlar"a işaret eden kısmının, örnekler ve tarihî vâkıalarla açıklanması SURESİ NÜZULU NASIL OLDU?Mushafta ikinci, nüzûl sıralamasında 87. sûredir, Medine'de nâzil olmuştur. Kur'an'ın en uzun sûresidir. Tamamının bir nüzûl sebebi olmamakla birlikte birçok âyeti için özel iniş sebepleri vardır. O âyetler açıklanırken nüzûl sebepleri hakkında da bilgi SURESİ FAZİLETİ Bakara sûresinin değerini ve özelliklerini anlatan sahih hadisler vardır "Evlerinizi içinde Kur'an okumayarak kabirlere çevirmeyiniz. Şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden ürker ve uzaklaşır" Müslim, "Müsâfirîn", 212. "Kur'an'ı okuyunuz; çünkü o, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaat edecektir. İki nur yumağını, yani Bakara ve Âl-i İmrân sûrelerini okuyunuz; çünkü onlar, kıyamet gününde iki büyük bulut veya gölgelik ya da kuş sürüsü gibi gelerek kendilerini okuyanları savunacak ve koruyacaklardır. Bakara sûresini okuyunuz; çünkü ona sahip olmak bereket, terketmek ise hasret ve pişmanlık sebebidir; ona sihirbazların güçleri yetmez" Müslim, "Müsâfirîn", 252. "Bakara sûresinin sonundaki iki âyeti her kim gece vakti okursa bu iki âyet –o gece– ona yeter" Buhârî, "Fezâil", 10.Sahâbeden Üseyd b. Hudayr bir gece hurma yığınının yanında Kur'an Bakara sûresi okurken atı birkaç kere ürküp heyecanlanmıştı. Üseyd atın, çocuğu Yahyâ b. Üseyd'i çiğnemesinden kaygılanarak kalktığında başının hizasında gökte, ışıklarla donatılmış bir tavan gördü. Tavan gözünün alabildiğine, semanın derinliklerine doğru uzayıp gidiyordu. Üseyd, Resûlullah'a gelerek durumu anlattı. Resûlullah ondan Bakara sûresini okumaya devam etmesini istedi. Fakat çocuğuna bir şey olmasın diye okumaya ara verdi. Sabahleyin durumu Hz. Peygamber'e söyleyince şöyle buyurdular "Onlar seni dinlemeye gelmiş meleklerdi. Eğer okumaya devam etseydin sabah olunca onları herkes görecekti, kendilerini halktan gizlemeyeceklerdi" Müslim, "Müsâfirîn", 242. Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1. Elif-lâm-mîm. 2. Bu kitap, hiç şüphe yok, sakınanlar için bir rehberdir. 3. Onlar gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar; 4. Sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler ve âhirete kesin olarak inanırlar. 5. Rablerinden gelen doğru yol üzerinde olanlar ancak onlardır ve kurtuluşa erenler de yalnızca onlardır. BAKARA SURESİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ. BAKARA SURESİNİN TÜRKÇE lâm, kitâbu lâ reybe fîhfîhi, huden lil muttekînmuttekîne. yu'minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûnyunfikûne. yu'minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablikkablike ve bil âhireti hum yûkınûnyûkınûne. alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûnmuflihûne. keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu'minûnyu'minûne. alâ kulûbihim ve alâ sem'ıhim, ve alâ ebsârihim gışâvetun, ve lehum azâbun azîmazîmun. minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu'minînmu'minîne. vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş'urûnyeş'urûne. kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâmaradan ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûnyekzibûne. izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûnmuslihûne. lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş'urûnyeş'urûne. izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu'minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya'lemûnya'lemûne. izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûnmustehziûne. yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya'mehûnya'mehûne. dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedînmuhtedîne. ke meselillezistevkade nârânâren, fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûnyubsirûne. bukmun umyun fe hum lâ yerciûnyerciûne. ke sayyibin mines semâi fîhi zulumâtun ve ra'dun ve berkberkun, yec'alûne esâbiahum fî âzânihim mines savâiki hazaral mevtmevti, vallâhu muhîtun bil kâfirînkâfirîne. berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem'ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. eyyuhen nâsu'budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûntettekûne. ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââbinâen, ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec'alû lillâhi endâden ve entum ta'lemûntâ'lemune. in kuntum fî reybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe'tû bi sûretin min mislihî, ved'û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum sâdıkînsâdıkîne. in lem tef'alû ve len tef'alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirînkâfirîne. beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhârenhâru, kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kablkablu ve utû bihî muteşâbihâmuteşâbihan, ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya'lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâmeselen, yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâkesîran ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkînfâsıkîne. yenkudûne ahdallâhi min ba'di mîsâkıhmîsâkıhî, ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ardardı ulâike humul hâsirûnhâsirûne. tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûnturceûne. halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb'a semâvâtsemâvâtin, ve huve bi kulli şey'in alîmalîmun. iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeten, kâlû e tec'alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lekleke, kâle innî a'lemu mâ lâ tâ'lemûntâ'lemûne. alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikînsadikîne. subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîmhakîmu. yâ âdemu enbi'hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a'lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a'lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûntektumûne. iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîsiblîse, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirînkâfirîne. kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi'tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimînzâlimîne. ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîhfîhi, ve kulnâhbitû ba'dukum li ba'din aduvvaduvvun, ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hînhînin. telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyhaleyhi, innehu huvet tevvâbur rahîmrahîmu. minhâ cemîacemîan, fe immâ ye'tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nârnârı, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûnferhebûne. âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bihbîhî, ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta'lemûnta'lemûne. ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiînrâkiîne. te'murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâbkitâbe e fe lâ ta'kılûnta'kılûne. bis sabri ves salâtsalâti, ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiînhâşiîne. yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûnrâciûne. benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemînâlemîne. yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey'en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu'hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. iz necceynâkum min âli fir'avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîmazîmun. iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir'avne ve entum tenzurûntenzurûne. iz vâadnâ mûsâ erbaîne leyleten summettehaztumul icle min ba'dihî ve entum zâlimûnzâlimûne. afevnâ ankum min ba'di zâlike leallekum teşkurûnteşkurûne. iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûntehtedûne. iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ bâriikum faktulû enfusekum zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe aleykum innehu huvet tevvâbur rahîmrahîmu. iz kultum yâ mûsâ len nu'mine leke hattâ nerallâhe cehreten fe ehazetkumus sâikatu ve entum tenzurûntenzurûne. beasnâkum min ba'di mevtikum leallekum teşkurûnteşkurûne. zallelnâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûnyazlimûne. iz kulnâdhulû hâzihil karyete fe kulû minhâ haysu şi'tum ragaden vedhulûl bâbe succeden ve kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum ve senezîdul muhsinînmuhsinîne. beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûnyefsukûne. izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel hacerhacere fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâaynen, kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta'sev fîl ardı mufsidînmufsidîne. iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed'u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayrhayrun, ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin minallâhminallâhi, zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hakhakkı, zâlike bi mâ asav ve kânû ya'tedûnya'tedûne. âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. iz ehaznâ mîsâkakum ve refa'nâ fevkakumut tûrtûra huzû mâ ateynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûntettekûne. tevelleytum min ba'di zâlikzâlike, fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirînhâsirîne. lekad alimtumullezîne'tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiînhasiîne. cealnâhâ nekâlen li mâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev'ızaten lil muttakînmuttakîne. iz kâle mûsâ li kavmihî innallâhe ye'murukum en tezbehû bakarahbakaraten, kâlû e tettehızunâ huzuvâhuzuven, kâle eûzu billâhi en ekûne minel câhilîncâhilîne. lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiyhiye, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikrbikrun, avânun beyne zâlikzalike fef'alû mâ tu'merûntu'merune. lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırînnâzirîne. lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûnmuhtedûne. innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl harsharse, musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl'âne ci'te bil hakkhakkı, fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef'alûnyef'alûne. iz kateltum nefsen feddâre'tum fîhâ vallâhu muhricun mâ kuntum tektumûntektumûne. kulnâdribûhu bi ba'dıhâ kezâlike yuhyîllâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum ta'kılûnta'kılûne. kaset kulûbukum min ba'di zâlike fe hiye kel hıcâreti ev eşeddu kasvehkasveten, ve inne minel hıcâreti lemâ yetefecceru minhul enhârenhâru, ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâhhaşyetillâhi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne. fe tatmeûne en yu'minû lekum ve kad kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba'di mâ akalûhu ve hum ya'lemûnya'lemûne. izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halâ ba'duhum ilâ ba'din kâlû e tuhaddisûnehum bi mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum bihî inde rabbikum e fe lâ ta'kılûnta'kılûne. ve lâ ya'lemûne ennallâhe ya'lemu mâ yusirrûne ve mâ yu'linûnyu'linûne. minhum ummiyyûne lâ ya'lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûnyezunnûne. veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâkalîlen, fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûnyeksibûne. kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma'dûdehma'dûdete, kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehuahdehû em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta'lemûnta'lemûne. men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cennehcenneti, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta'budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâtzekâte, summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu'ridûnmu'ridûne. iz ehaznâ mîsâkakum lâ tesfikûne dimâekum ve lâ tuhricûne enfusekum min diyârikum summe ekrartum ve entum teşhedûnteşhedûne. entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi vel udvânudvâni, ve in ye'tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu'minûne bi ba'dil kitâbive tekfurûne bi ba'dba'dın, fe mâ cezâu men yef'alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil azâbazâbi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne. hayâted dunyâ bil âhirati, fe lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba'dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kuduskudusi, e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûntaktulûne. kâlû kulûbunâ gulfgulfun, bel leanehumullâhu bi kufrihim fe kalîlen mâ yu'minunyu'minûne. lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne alellezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe la'netullâhi alel kâfirînkâfirîne. bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdihibâdihî, fe bâû bi gadabin alâ gadabgadabin, ve lil kâfirîne azâbun muhînmuhînun. izâ kîle lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu'minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu'minînmu'minîne. lekad câekum mûsâ bil beyyinâti summettehaztumul icle min ba'dihî ve entum zâlimûnzâlimûne. iz ehaznâ mîsâkakum ve refa'nâ fevkakumut tûrtûra, huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi'nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi'se mâ ye'murukum bihî îmânukum in kuntum mu'minînmu'minîne. in kânet lekumud dârul âhiretu indallâhi hâlisaten min dûnin nâsi fe temennevûl mevte in kuntum sâdikînsâdikîne. len yetemennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne. le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe senehsenetin, ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en yuammeryuammere, vallâhu basîrun bimâ ya'melûnya'melûne. men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu'minînmu'minîne. kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirînkâfirîne. lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinâtbeyyinâtin, ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûnfâsikûne. ve kullemâ âhedû ahden nebezehu ferîkun minhum bel ekseruhum lâ yu'minûnyu'minûne. lemmâ câehum resûlun min indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâbkitâbe, kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ ya'lemûnya'lemûne. mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymânsuleymâne ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârûtmârûte, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer'i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâhiznillâhi, ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi'se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya'lemûnya'lemûne. lev ennehum âmenû vettekav le mesûbetun min indillâhi hayrhayrun, lev kânû ya'lemûnya'lemûne. eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîmelîmun. yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîmazîmi. nensah min âyetin ev nunsihâ ne'ti bi hayrin minhâ ev mislihâ e lem ta'lem ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. lem ta'lem ennellâhe lehu mulkus semâvâti vel ardardı, ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. turîdûne en tes'elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kablkablu, ve men yetebeddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîlsebîli. kesîrun min ehlil kitâbi lev yeruddûnekum min ba'di îmânikum kuffârâkuffâran, haseden min indi enfusihim min ba'di mâ tebeyyene lehumul hakkhakku, fa'fû vasfehû hattâ ye'tiyallâhu bi emrihemrihî, innallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. ekîmus salâte ve âtûz zekâtzekâte, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhindallâhi innallâhe bi mâ ta'melûne basîrbasîrun. kâlû len yedhulel cennete illâ men kâne hûden ev nasârnasârâ, tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikînsâdikîne. men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey'şey'in ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey'in ve hum yetlûnel kitâbkitâbe, kezâlike kâlellezine lâ ya'lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûnyahtelifûne. men azlemu mimmen menea mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifînhâifîne lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîmazîmun. lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâhvechullâhi innallâhe vâsiun alîmalîmun. kâlûttehazellâhu veleden, subhânehsubhânehu, bel lehu mâ fîs semâvâti vel ardardı, kullun lehu kânitûnkânitûne. semâvâti vel ardardı, ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûnyekûnu. kâlellezîne lâ ya'lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te'tînâ âyehâyetun, kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûnyûkınûne. erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus'elu an ashâbil cahîmcahîmi. len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve le initteba'te ehvâehum ba'dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. âteynâhumul kitâbe yetlûnehu hakka tilâvetihtilâvetihî ulâike yu'minûne bihbihî, ve men yekfur bihî fe ulâike humul hâsirûnhâsirûne. benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemînâlemîne. yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey'en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehunetemmehunne, kâle innî câiluke lin nâsi imâmâimâmen, kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimînzâlimîne. iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâemnen, vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâmusallen ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûdsucûdi. iz kâle ibrâhîmu rabbic'al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhirâhiri, kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nârnâri, ve bi'sel masîrmasîru. iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîlismâîlu rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîmalîmu. vec'alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîmrahîmu. veb'as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîmhakîmu. men yergabu an milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefsehnefsehu, ve lekadistafeynâhufîd dunyâ, ve innehu fîlâhireti le mines sâlihînsâlihîne. kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemînâlemîne. vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya'kûbya'kûbu, yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûnmuslimûne. kuntum şuhedâe iz hadara ya'kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta'budûne min ba'dî kâlû na'budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâvâhiden ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne. ummetun kad halet, lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum, ve lâ tus'elûne ammâ kânû ya'melûnya'melûne. kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne. in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâkşikâkın fe se yekfîke humullâhhumullâhu, ve huves semîul alîmalîmu. ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûnâbidûne. e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â'mâlunâ ve lekum a'mâlukum ve nahnu lehu muhlisûnmuhlisûne. tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a'lemu emillâhemillâhu, ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâhminallâhi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne. ummetun kad halet lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum ve lâ tus'elûne ammâ kânû ya'melûnya'melûne. yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıbmagrıbu, yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâşehîden, ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na'leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyhakibeyhi, ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâhhedallâhu ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîmrahîmun. nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrahşatrahu, ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya'lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya'melûnya'melûne. le in eteytellezîne ûtûl kitâbe bi kulli âyetin mâ tebiû kıbletekkıbleteke ve mâ ente bi tâbîın kıbletehum, ve mâ ba'duhum bi tâbîın kıblete ba'dba'dın, ve le initteba'te ehvâehum min ba'di mâ câeke minel ilmi inneke izen le minez zâlimînzâlimîne. âteynâhumul kitâbe ya'rifûnehu kemâ ya'rifûne ebnâehum ve inne ferîkan minhum le yektumûnel hakka ve hum ya'lemûnya'lemûne. hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterînmumterîne. li kullin vichetun huve muvellîhâ festebikûl hayrâthayrâti, eyne mâ tekûnû ye'ti bikumullâhu cemîâcemîan, innallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve innehu lel hakku min rabbikrabbike, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne. min haysu haracte fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum huccetun, illâllezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni'metî aleykum ve leallekum tehtedûntehtedûne. erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta'lemûnta'lemûne. ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûntekfurûni. eyyuhâllezîne âmenustainû bis sabri ves salâtsalâti, innallâhe meas sâbirînsâbirîne. lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvâtemvâtun, bel ahyâun ve lâkin lâ teş'urûnteş'urûne. le nebluvennekum bi şey'in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerâtsemerâti, ve beşşiris sâbirînsâbirîne. izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûnrâciûne. aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûnmuhtedûne. safâ vel mervete min şeâirillâhşeâirillâhi, fe men haccel beyte evı'temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîmalîmun. yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ min ba'di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel'anuhumullâhu ve yel'anuhumul lâinûnlâinûne. tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîmrahîmu. keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la'netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaînecmaîne. fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûnyunzarûne. ilâhukum ilâhun vâhidvâhidun, lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîmrahîmu. fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba'de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbedâbbetin, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya'kılûnya'kılûne. minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâhhubbillâhi, vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâhlillâhi, ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâbazâbi. teberreellezînettubiû minellezînettebeû ve reavûl azâbe ve takattaat bihimul esbâbesbâbu. kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerraten fe neteberrae minhum kemâ teberraû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a'mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nârnâri. eyyuhen nâsu kulû mimmâ fîl ardı halâlen tayyiben, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni, innehu lekum aduvvun mubînmubînun. ye'murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta'lemûnta'lemûne. izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya'kılûne şey'en ve lâ yehtedûnyehtedûne. meselullezîne keferû ke meselillezî yen'ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidâânidâen, summun bukmun umyun fe hum lâ ya'kılûnya'kılûne. eyyuhâllezîne âmenû kulû min tayyibâti mâ razaknâkum veşkurû lillâhi in kuntum iyyâhu ta'budûnta'budûne. harrame aleykumul meytete ved deme ve lahmel hınzîri ve mâ uhille bihî li gayrillâhgayrillâhi, fe menidturra gayra bâgin ve lâ âdin fe lâ isme aleyhaleyhi, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye'kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîmelîmun. dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfirehmagfireti, fe mâ asberehum alen nârnâri. bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakkhakkı, ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîdbaîdin. birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyînnebiyyîne, ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâbrıkâbi, ve ekâmes salâte ve âtez zekâtzekâte, vel mûfûne bi ahdihim izâ âhedâhedû, ves sâbirîne fîl be'sâi ved darrâi ve hînel be'si ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûnmuttekûne. eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey'un fettibâun bil ma'rûfi ve edâun ileyhi bi ihsânihsânin, zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmetun, fe meni'tedâ ba'de zâlike fe lehu azâbun elîmelîmun. lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûntettekûne. aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâhayran, el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma'rûfma'rûfi, hakkan alel muttekînmuttekîne. men beddelehu ba'de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûnehyubeddilûnehu, innallâhe semîun alîmalîmun. men hâfe min mûsın cenefen ev ismen fe aslaha beynehum fe lâ isme aleyhaleyhi, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûntettekûne. ma'dûdâtma'dûdâtin, fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskînmiskînin, fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun lehlehu, ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta'lemûnta'lemûne. ramadânellezî unzile fîhil kur'ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkânfurkâni, fe men şehide minkumuş şehra fel yesumhyesumhu, ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûnteşkurûne. izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîbkarîbun ucîbu da'veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu'minû bî leallehum yerşudûnyerşudûne. lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehunlehunne alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcidmesâcidi, tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûnyettekûne. lâ te'kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ ilel hukkâmi li te'kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta'lemûnta'lemûne. anil ehillehehilleti, kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacchaccı, ve leysel birru bi en te'tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve'tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûntuflihûne. kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta'tedû innallâhe lâ yuhıbbul mu'tedînmu'tedîne. haysu sekıftumûhum ve ahricûhum min haysu ahracûkum vel fitnetu eşeddu minel katli, ve lâ tukâtilûhum indel mescidil harâmi hattâ yukâtilûkum fîhfîhî, fe in kâtelûkum faktulûhum kezâlike cezâul kâfirînkâfirîne. inintehev fe innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu lillâhlillâhi, fe inintehev fe lâ udvâne illâ alez zâlimînzâlimîne. şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu kısâskısâsun, fe meni'tedâ aleykum fa'tedû aleyhi bi misli ma'tedâ aleykum, vettekûllâhe va'lemû ennellâhe meal muttekînmuttekîne. enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinînmuhsinîne. etimmûl hacce vel umrete lillâhlillâhi, fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahillehmahillehu, fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra'sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuknusukin fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb'atin izâ reca'tum tilke aşaratun kâmilehkâmiletun, zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil harâmharâmi, vettekûllâhe va'lemû ennellâhe şedîdul ikâbikâbi. haccu eşhurun ma'lûmâtma'lûmâtun, fe men farada fîhinnel hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl hacchaccı, ve mâ tef'alû min hayrın ya'lemhullâhya'lemhullâhu, ve tezevvedû fe inne hayraz zâdit takvâ, vettekûni yâ ulîl elbâbelbâbi. aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş'aril harâmharâmi, vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîndâllîne. efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâhvestagfirûllâhe, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâzikren, fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâkhalâkın. minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nârnâri. lehum nasîbun mimmâ kesebû vallâhu serîul hısâbhısâbi. fî eyyâmin ma'dûdâtma'dûdâtin, fe men teaccele fî yevmeyni fe lâ isme aleyhaleyhi, ve men teahhara fe lâ isme aleyhi, li menittekâ vettekûllâhe va'lemû ennekum ileyhi tuhşerûntuhşerûne. minen nâsi men yu'cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâmhısâmi. izâ tevellâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven neslnesle, vallâhu lâ yuhıbbul fesâdfesâda. izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennemcehennemu, ve le bi'sel mihâdmihâdu. minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâhmardâtillâhi, vallâhu raûfun bil ıbâdıbâdi. eyyuhâllezîne âmenûdhulû fîs silmi kâffehkâffeten, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni, innehu lekum aduvvun mubînmubînun. in zeleltum min ba'di mâ câetkumul beyyinâtu fa'lemû ennallâhe azîzun hakîmhakîmun. yenzurûne illâ en ye'tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel emremru, ve ilâllâhi turceul umûrumûru. benî isrâîle kem âteynâhum min âyetin beyyinehbeyyinetin, ve men yubeddil ni'metallâhi min ba'di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâbikâbi. lillezîne keferûl hayâtud dunyâ ve yesharûne minellezîne âmenû, vellezînettekav fevkahum yevmel kıyâmehkıyâmeti, vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayrihisâbhisâbin. nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîhi, ve mâhtelefe fîhi illâllezîne ûtûhu min ba'di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznihî, vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye'tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be'sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâhnasrullâhi, e lâ inne nasrallâhi karîbkarîbun. mâzâ yunfikûnyunfikûne, kul mâ enfaktum min hayrin fe lil vâlideyni vel akrabîne vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîlsebîli, ve mâ tef'alû min hayrin fe innallâhe bihî alîmalîmun. aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey'en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey'en ve huve şerrun lekum vallâhu ya'lemu ve entum lâ ta'lemûnta'lemûne. aniş şehril harâmi kıtâlin fîhi, kul kıtâlun fîhi kebîrkebîrun, ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâhindallâhi, vel fitnetu ekberu minel katlkatli, ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a'mâluhum fîd dunyâ vel âhirati, ve ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. âmenû vellezîne hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi, ulâike yercûne rahmetallâhrahmetallâhi, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. anil hamri vel meysirmeysiri, kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef'ihimâ ve yes'elûneke mâzâ yunfikûnyunfikûne kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûntetefekkerûne. dunyâ vel âhirahâhirati ve yes'elûneke anil yetâmâ kul ıslâhun lehum hayrhayrun ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya'lemul mufside minel muslihmuslihi ve lev şâallâhu le a'netekum innallâhe azîzun hakîmhakîmun. lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu'minnyu'minne, ve le emetun mu'minetun hayrun min muşriketin ve lev a'cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu'minû ve le abdun mu'minun hayrun min muşrikin ve lev a'cebekum, ulâike yed'ûne ilen nârnâri, vallâhu yed'û ilel cenneti vel magfireti bi iznihiznihi, ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûnyetezekkerûne. yes'elûneke anil mahîdmahîdi, kul huve ezen, fa'tezilûn nisâe fîl mahîdi, ve lâ takrabûhunne hattâ yathurnyathurne fe izâ tetahherne fe'tûhunne min haysu emerekumullâhemerekumullâhu innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbul mutetahhirînmutetahhirîne. harsun lekum, fe'tû harsekum ennâ şi'tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va'lemû ennekum mulâkûhmulâkûhu, ve beşşiril mu'minînmu'minîne. lâ tec'alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve tettekû ve tuslihû beynen nâsnâsi, vallâhu semîun alîmalîmun. yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîmhalîmun. yu'lûne min nisâihim terabbusu erbaati eşhureşhurin, fe in fâû fe innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. in azemût talâka fe innallâhe semîun alîmalîmun. mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu'minne billâhi vel yevmil âhırâhıri, ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâıslâhan, ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma'rûfma'rûfi, ve lir ricâli aleyhinne derecehderecetun, vallâhu azîzun hakîmhakîmun. talâku merratânmerratâni, fe imsâkun bi ma'rûfin ev tesrîhun bi ihsânihsânin, ve lâ yahıllu lekum en te'huzû mimmâ âteytumûhunne şey'en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâhhudûdallâhi, fe in hıftum ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bihbihî, tilke hudûdullâhi fe lâ ta'tedûhâ, ve men yeteadde hudûdallâhi fe ulâike humuz zâlimûnzâlimûne. in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba'du hattâ tenkiha zevcen gayrahgayrahu, fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâhhudûdallâhi, ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin ya'lemûnya'lemûne. izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma'rûfin ev serrihûhunne bi ma'rûfma'rûfin, ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta'tedû, ve men yef'al zâlike fe kad zaleme nefsehnefsehu, ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâhuzuven, vezkurû ni'metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bihbihî, vettekûllâhe va'lemû ennallâhe bi kulli şey'in alîmalîmun. izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe lâ ta'dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil ma'rûfma'rûfi, zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu'minu billâhi vel yevmil âhırâhıri, zâlikum ezkâ lekum ve atheratheru, vallâhu ya'lemu ve entum lâ ta'lemûnta'lemûne. vâlidâtu yurdı'ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâahradâate, ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma'rûfma'rûfi, lâ tukellefu nefsun illâ vus'ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlikzâlike, fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma'rûfma'rûfi, vettekullâhe va'lemû ennellâhe bi mâ ta'melûne basîrbasîrun. yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâaşran, fe izâ belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma'rûfma'rûfi, vallâhu bi mâ ta'melûne habîrhabîrun. lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma'rûfâma'rûfen, ve lâ ta'zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu ecelehecelehu, va'lemû ennallâhe ya'lemu mâ fî enfusikum fahzerûhfahzerûhu, va'lemû ennallâhe gafûrun halîmhalîmun. cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne farîdâhfarîdâten ve mettiûhunne alel mûsiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuhkaderuhu metâan bil ma'rûfma'rûfi, hakkan alel muhsinînmuhsinîne. in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya'fûne ev ya'fuvellezî bi yedihî ukdetun nikâhnikâhı, ve en ta'fû akrabu lit takvâ ve lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta'melûne basîrbasîrun. alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitînkânitîne. in hıftum fe ricâlen ev rukbânârukbânen, fe izâ emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta'lemûnta'lemûne. yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâezvâcen, vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel havli gayre ıhrâcıhrâcın, fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma'rûfma'rûfin, vallâhu azîzun hakîmhakîmun. lil mutallakâti metâun bil ma'rûfma'rûfi hakkan alel muttekînmuttekîne. yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta'kılûnta'kılûne. lem tera ilellezîne haracû min diyârihim ve hum ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû summe ahyâhum innallâhe le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûnyeşkurûne. kâtilû fî sebîlillâhi va'lemû ennallâhe semîun alîmalîmun. yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed'âfen kesîrahkesîraten, vallâhu yakbidu ve yebsutyebsutu ve ileyhi turceûnturceûne. lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba'di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub'as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâhsebîlillâhi, kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtiltukâtilû, kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne. kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâmeliken, kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu'te seaten minel mâlmâli, kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cismcismi, vallâhu yu'tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun. kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye'tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikehmelâiketu, inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu'minînmu'minîne. lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neherneherin, fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat'amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedihyedihî, fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdihcunûdihî, kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâhiznillâhi, vallâhu meas sâbirînsâbirîne. lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne. hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def'ullâhin nâse, bâ'dahum bi ba'din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel âlemînâlemîne. âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakkhakkı, ve inneke le minel murselînmurselîne. rusulu faddalnâ ba'dahum alâ ba'dba'din, minhum men kellemallâhu ve rafea ba'dahum derecâtderecâtin, ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudusrûhıl kudusi, ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba'dihim min ba'di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men keferkefere, ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef'alu mâ yurîdyurîdu. eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye'tiye yevmun lâ bey'un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâahşefâatun, vel kâfirûne humuz zâlimûnzâlimûne. lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûmkayyûmu, lâ te'huzuhu sinetun ve lâ nevmnevmun, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ardardı, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznihiznihî ya'lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey'in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ardarda, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîmazîmu. ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayygayyi, fe men yekfur bit tâgûti ve yu'min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîmalîmun. velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûrnûri, vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumâtzulumâti, ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulkmulke, iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umîtumîtu, kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye'tî biş şemsi minel maşrıkı fe'ti bihâ minel magribi fe buhitellezî keferkefere, vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimînzâlimîne. kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba'de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beasehbeasehu, kâle kem lebistlebiste, kâle lebistu yevme ev ba'da yevmyevmin, kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec'aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâlahmen, fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a'lemu ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu'min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec'al alâ kulli cebelin minhunne cuz'en summed'uhunne ye'tîneke sa'yâsa'yen, va'lem ennallâhe azîzun hakîmhakîmun. yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb'a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbetin, vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun. yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi summe lâ yutbiûne mâ enfekû mennen ve lâ ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. ma'rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâezen, vallâhu ganiyyun halîmhalîmun. eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu'minu billâhi vel yevmil âhırâhıri, fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâsalden, lâ yakdirûne alâ şey'in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirînkâfirîne. meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı'feyndı'feyni, fe in lem yusıbhâ vâbilun fe talltallun, vallâhu bimâ ta'melûne basîrbasîrun. yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a'nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı'sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûntetefekkerûne. eyyuhâllezîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ kesebtum ve mimmâ ahracnâ lekum minel ardardı, ve lâ teyemmemûl habîse minhu tunfikûne ve lestum bi âhızîhı illâ en tugmidû fîhfîhî, va'lemû ennallâhe ganiyyun hamîdhamîdun. şeytânu yeidukumul fakra ve ye'murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâfadlan, vallâhu vâsiun alîmalîmun. hikmete men yeşâu, ve men yu'tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâkesîren, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâbelbâbi. mâ enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallâhe ya'lemuhya'lemuhu, ve mâ liz zâlimîne min ensârensârın. tubdûs sadakâti fe niimmâ hiyhiye, ve in tuhfûhâ ve tu'tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta'melûne habîrhabîrun. aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâhvechillâhi, ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûntuzlemûne. fukarâillezîne uhsirû fî sebîlillâhi lâ yestatîûne darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe minet teaffufteaffufi, ta'rifuhum bi sîmâhum, lâ yes'elûnen nâse ilhâfâilhâfen, ve mâ tunfikû min hayrin fe innallâhe bihî alîmalîmun. yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. ye'kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel messmessi, zâlike bi ennehum kâlû innemâl bey'u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey'a ve harramer ribâ fe men câehu mev'izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selefselefe, ve emruhû ilâllâhilâllâhi, ve men âde fe ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. ribâ ve yurbîs sadakâtsadakâti, vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîmesîmin. âmenû ve amilûs sâlihâti ve ekâmûs salâte ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu'minînmu'minîne. in lem tef'alû fe'zenû bi harbin minallâhi ve resûlihresûlihî, ve in tubtum fe lekum ruûsu emvâlikum, lâ tazlimûne ve lâ tuzlemûntuzlemûne. in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meyserehmeyseretin ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta'lemûnta'lemûne. yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûhfektubûhu, velyektub beynekum kâtibun bil adladli, ve lâ ye'be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey'âşey'en, fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adladli, vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye'beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes'emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelihecelihî, zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya'tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîdşehîdun, ve in tef'alû fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâhvettekûllâhe, ve yuallimukumullâhyuallimukumullâhu, vallâhu bi kulli şey'in alîmalîmun. in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdahmakbûdatun, fe in emine ba'dukum ba'dan felyueddillezî'tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbehrabbehu, ve lâ tektumûş şehâdehşehâdete, ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuhkalbuhu, vallâhu bi mâ ta'melûne alîmalîmun. mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâhbihillâhu, fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu'minûnmu'minûne, kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihrusulihî, lâ nuferriku beyne ehadin min rusulihrusulihî, ve kâlû semi'nâ ve ata'nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîrmasîru. yukellifullâhu nefsen illâ vus'ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta'nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bihbihî, va'fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne.BakaraBAKARA SURESİ TÜRKÇE MEALİ Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaElif Lâm Mîm. 1 Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. 2 Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. 3 Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. 4 İşte onlar Rab'lerinden gelen bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. 5 Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar. 6 Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır. 7 İnsanlardan, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" diyenler de vardır. 8 Bunlar Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. 9 Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. 10 Bunlara, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "Biz ancak ıslah edicileriz!" derler. 11 İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. 12 Onlara, "İnsanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, "Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. 13 İman edenlerle karşılaştıkları zaman, "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyla münafık dostlarıyla yalnız kaldıkları zaman, "Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz" derler. 14 Gerçekte Allah onlarla alay eder alaylarından dolayı onları cezalandırır; azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. 15 İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve sonuçta doğru yolu bulamamışlardır. 16 Onların durumu, geceleyin ateş yakan kimsenin durumuna benzer Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. 17 Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık hakka dönmezler. 18 Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. 19 Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. 20 Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız. 21 O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah'a ortaklar koşmayın. 22 Eğer kulumuza Muhammed'e indirdiğimiz Kur'an hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi çağırın ve bunu ispat edin. 23 Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kafirler için hazırlanmıştır. 24 İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu tıpkı daha önce dünyada iken bize verilen rızık!" diyecekler. Halbuki bu rızık onlara dünyadakine benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır. 25 Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, "Allah örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?" derler. Allah onunla bir çoklarını saptırır, bir çoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. 26 Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 27 Siz cansız henüz yok iken sizi dirilten dünyaya getiren Allah'ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda ona döndürüleceksiniz. 28 O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. 29 Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti. 30 Allah Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. 31 Melekler, "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler. 32 Allah şöyle dedi "Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi. 33 Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis bundan kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. 34 Dedik ki "Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." 35 Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, "Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır" dedik. 36 Derken, Adem vahy yoluyla Rabbinden birtakım kelimeler aldı, onlarla amel edip Rabb'ine yalvardı. O da bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. 37 "İnin oradan cennetten hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici peygamber gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir" dedik. 38 İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 39 Ey İsrailoğulları ! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. 40 Elinizdeki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğimize Kur'an'a iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. 41 Hakkı bâtılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. 42 Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. 43 Siz Kitabı Tevrat'ı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? Yaptığınızın çirkinliğini anlamıyor musunuz? 44 Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. 45 Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler. 46 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve bir zamanlar sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. 47 Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez. 48 Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden gelen büyük bir imtihan vardı. 49 Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk. 50 Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından kendinize zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. 51 Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. 52 Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ'ya Kitab'ı Tevrat'ı ve Furkan'ı vermiştik. 53 Mûsâ kavmine dedi ki "Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün kendinizi düzeltin. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir." 54 Hani siz, "Ey Mûsâ! Biz Allah'ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız" demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. 55 Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. 56 Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. "Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin" dedik. Onlar verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı. 57 Şüphesiz, inananlar Müslümanlar ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden her bir grubun kendi şeriatında "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" diye hükmedilmiştir. 62 Hani, Tevrat ile amel edeceğinize dair sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve "Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab'ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün gafil olmayın" demiştik. 63 Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah'ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. 64 Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, "Aşağılık maymunlar olun" demiştik. 65 Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. 66 Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" demişti. 67 "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi "Rabbim diyor ki O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın." 68 Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi. 69 "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. 70 Mûsâ şöyle dedi "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. 71 Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. 72 "Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. Denileni yaptılar ve ölü dirildi. İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. 73 Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla yerinden kopup düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. 74 Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. 75 Onlar iman edenlerle karşılaşınca, "İman ettik" derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler "Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah'ın Tevrat'ta size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? Bu kadarcık şeye akıl erdiremiyor musunuz?" 76 Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da. 77 Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab'ı Tevrat'ı bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. 78 Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab'ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, "Bu, Allah'ın katındandır" derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline! Vay kazandıklarından dolayı onların haline! 79 Bir de dediler ki "Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır." Sen onlara de ki "Siz bunun için Allah'tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" 80 Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış ve böylece şirke düşmüş olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. 81 İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. 82 Hani, biz İsrailoğulları'ndan, "Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz" diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. 83 Hani, "Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız" diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. 84 Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu halde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab'ın Tevrat'ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. 85 Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez. 86 Andolsun, Mûsâ'ya Kitabı Tevrat'ı verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu İsa'ya mucizeler verdik. Onu Ruhu'l-Kudüs Cebrail ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip onların bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi? 87 "Kalplerimiz muhafazalıdır" dediler. Öyle değil. İnkarları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. 88 Kendilerine ellerindekini Tevrat'ı tasdik eden bir kitap Kur'an gelince onu inkar ettiler. Oysa, daha önce bu kitabı getirecek peygamber ile inkarcılara Arap müşriklerine karşı yardım istiyorlardı. Tevrat'tan tanıyıp bildikleri bu peygamber kendilerine gelince ise onu inkar ettiler. Allah'ın lâneti inkarcıların üzerine olsun. 89 Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah'ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkar etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır. 90 Onlara, "Allah'ın indirdiğine Kur'an'a iman edin" denilince, "Biz sadece bize indirilene Tevrat'a inanırız" deyip, ondan sonra geleni Kur'an'ı inkâr ederler. Halbuki o ellerinde bulunanı Tevrat'ı tasdik eden hak bir kitaptır. De ki, "Eğer inanan kimseler idiyseniz daha önce niçin Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" 91 Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilah edinmiştiniz. 92 Hani, Tûr'u tepenize dikerek sizden söz almıştık, "Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın; ona kulak verin" demiştik. Onlar, "Dinledik, karşı geldik" demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki Tevrat'a beslediğinizi iddia ettiğiniz imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz! 93 De ki "Eğer iddia ettiğiniz gibi Allah katındaki ahiret yurdu cennet diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!" 94 Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah o zalimleri hakkıyla bilendir. 95 Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah'a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Halbuki uzun yaşamak onları azaptan kurtaracak değildir. Allah onların bütün işlediklerini görür. 96 De ki "Her kim Cebrail'e düşman ise, bilsin ki o, Allah'ın izni ile Kur'an'ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü'minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir." 97 Her kim Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mîkâil'e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkar edenlerin düşmanıdır. 98 Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. 99 Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa içlerinden bir takımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez. 100 Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı Tevrat'ı doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı Tevrat'ı arkalarına attılar. 101 Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların ve şeytan tıynetli insanların uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman büyü yaparak küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve özellikle de Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen sihri öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. Sihri caiz görüp de sakın küfre girme" demedikçe, kimseye sihir öğretmiyorlardı. Böylece insanlar onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar böyle yaparak kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi. 102 Eğer onlar iman edip Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi. 103 Ey iman edenler! "Râinâ" bizi gözet demeyin, "unzurnâ" bize bak deyin ve dinleyin. Kafirler için acıklı bir azap vardır. 104 Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah'a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. 105 Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur ya da ertelersek, yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah'ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? 106 Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. 107 Yoksa, daha önce Mûsâ'nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur. 108 Kitap ehlinden bir çoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir. 109 Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür. 110 Bir de; "Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet'e girmeyecek" dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki "Eğer doğru söyleyenler iseniz iddianızı ispat edecek delilinizi getirin." 111 Hayır, öyle değil! Kim "ihsan" derecesine yükselerek özünü Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. 112 Yahudiler, "Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller" dediler. Hıristiyanlar da, "Yahudiler bir temel üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi Kitab'ı okuyorlar.Kitab'ı bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, hükmü Allah verecektir. 113 Allah'ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara eğer girerlerse ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. 114 Doğu da, Batı da tüm yeryüzü Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 115 "Allah, çocuk edindi" dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ındır. Hepsi O'na boyun eğmiştir. 116 O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir. 117 Bilmeyenler, "Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!" derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri anlayışları birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık. 118 Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin. 119 Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki "Allah'ın yolu asıl doğru yoldur." Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. 120 Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 121 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve bir zamanlar sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın. 122 Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin aracılığın yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının. 123 Bir zaman Rabbi İbrahim'i bir takım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu "Ben seni insanlara önder yapacağım." İbrahim de, "Soyumdan da önderler yap, ya Rabbi!" demişti. Bunun üzerine Rabbi, "Benim ahdim verdiğim söz zalimleri kapsamaz" demişti. 124 Hani, biz Kâbe'yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şöyle emretmiştik "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi Kâbe'yi tertemiz tutun." 125 Hani İbrahim, "Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır" demişti. Allah da, "İnkâr edeni bile az bir süre, bu geçici kısa hayatta rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!" demişti. 126 Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin Kâbe'nin temellerini yükseltiyor, "Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" diyorlardı. 127 "Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın." 128 "Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." 129 Kendini bilmeyenden başka İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim'i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. 130 Rabbi ona "Teslim ol" dediğinde "Âlemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. 131 İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle "Oğullarım! Allah sizin için bu dini İslâm'ı seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün" dedi. 132 Yoksa siz Yakub'un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediği, onların da, "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler ona boyun eğmiş müslümanlarız." dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz? 133 Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. 134 Yahudiler "Yahudi olun" ve Hıristiyanlar da "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler. De ki "Hayır, hakka yönelen İbrahim'in dinine uyarız. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi." 135 Deyin ki "Biz Allah'a, bize indirilene Kur'an'a, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa'ya verilen Tevrat ve İncil ile bütün diğer peygamberlere Rab'lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz." 136 Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 137 "Biz Allah'ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah'ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz" deyin. 138 Onlara de ki "Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz ona gönülden bağlanmış kimseleriz." 139 Yoksa siz, "İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler" mi diyorsunuz? De ki "Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. 140 Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. 141 Bir takım kendini bilmez insanlar, "Onları müslümanları yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki "Doğu da, Batı da Allah'ındır. Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir." 142 Böylece, sizler insanlara birer şahit ve örnek olasınız ve Peygamber de size bir şahit ve örnek olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl'e tabi olanlarla, gerisin geriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. 143 Ey Muhammed! Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu vahiy beklediğini görüyoruz. Merak etme elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Ey Müslümanlar! Siz de nerede olursanız olun, namazda hep o yöne dönün. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden gelen bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. 144 Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun. 145 Kendilerine kitap verdiklerimiz onu Peygamberi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı bile bile gerçeği gizlerler. 146 Hak ancak Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! 147 Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter. 148 Ey Muhammed! Nereden yola çıkarsan çık, namazda Mescid-i Haram'a doğru dön. Bu elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir. 149 Ey Muhammed! Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Ey mü'minler! Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram'a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde size karşı bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. 150 Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. 151 Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. 152 Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir. 153 Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. 154 Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. 155 Onlar; başlarına bir musibet gelince, "Biz şüphesiz her şeyimizle Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz" derler. 156 İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. 157 Şüphesiz, Safa ile Merve Allah'ın dininin nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâ'be'yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz, Allah onu bilir, karşılığını verir. 158 İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap'ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder. 159 Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar lanetlenmekten kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim. 160 Fakat âyetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. 161 Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır. 162 Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahmân'dır, Rahîm'dir. 163 Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. 164 İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın olduğunu ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi. 165 Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. 166 Uyanlar şöyle derler "Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık." Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir. 167 Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. 168 O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. 169 Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde, "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız!" derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı onların yoluna uyacaklar? 170 İnkar edenleri imana çağıran peygamber ile inkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen çoban ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar. 171 Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah'a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah'a şükredin. 172 Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 173 Allah'ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler var ya; işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır. 174 İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar! 175 Bu azab da, Allah'ın, Kitab'ı hak olarak indirmiş olması ve onların bunu inkar etmesi sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler. 176 İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, ihtiyacından dolayı isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. 177 Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi öldürülenin vârisi, velisi tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. 178 Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki bu hükme uyarak korunursunuz. 179 Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır mal bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı. 180 Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 181 Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, tarafların aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 182 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. 183 Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa mesela fidyeyi fazla verirse o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. 184 O sayılı günler, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. 185 Kullarım, beni senden sorarlarsa, bilsinler ki, gerçekten ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. 186 Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye tan yeri ağarıncaya kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. 187 Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere rüşvet olarak vermeyin. 188 Sana, hilalleri soruyorlar. De ki "Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi Allah'a karşı gelmekten sakınan insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. 189 Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. 190 Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden Mekke'den siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. 191 Eğer onlar savaştan ve küfürden vazgeçerlerse, şunu iyi bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 192 Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. 193 Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler saygı gösterilmesi gereken şeyler kısas kuralına tabidir. O halde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, fakat ileri gitmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. 194 Mallarınızı Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. 195 Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer düşman, hastalık ve benzer sebeplerle engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur da tıraş olmak zorunda kalırsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu durum, ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve Allah'ın cezasının çetin olduğunu bilin. 196 Sayılı günlerde Allah'ı anın telbiye ve tekbir getirin. Kim iki gün içinde acele edip Mina'dan Mekke'ye dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin. 203 İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine Sözünün özüne uyduğuna Allah'ı şahit tutar. Halbuki o düşmanlıkta en amansız olandır. 204 O, senin yanından ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. 205 Ona "Allah'tan kork" denildiği zaman gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! 206 İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir. 207 Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe İslam'a girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. 208 Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 209 Onlar böyle davranmakla, bulut gölgeleri içinde Allah'ın azabının ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Halbuki bütün işler Allah'a döndürülür. 210 İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, bilsin ki şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. 211 İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir. 212 İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir. 213 Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü'minler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah'ın yardımı pek yakındır. 214 Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki "Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir." 215 Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 216 Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki "O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. 217 İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 218 Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki "Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için bazı zahiri yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür." Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki "İhtiyaçtan arta kalanı." Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz. 219 Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki "Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp birlikte yaşarsanız sakıncası yok. Onlar da sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 220 İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah'a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü'min bir cariye Allah'a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah'a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de, iman eden bir köle, Allah'a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. 221 Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki "O bir ezadır rahatsızlıktır. Ay halinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever." 222 Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar takdim edin. Allah'a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. Ey Muhammed! Mü'minler'i müjdele. 223 İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah'ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 224 Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı bile bile yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. Hemen cezalandırmaz, mühlet verir 225 Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer bu süre içinde dönerlerse şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 226 Eğer yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını boşamaya karar verirlerse ayrılırlar. Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 227 Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hali hayız veya temizlik müddeti beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 228 Dönüş yapılabilecek boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. Evlilikte tarafların Allah'ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden boşanma esnasında bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz. Eğer onlar Allah'ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının boşanmak için bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah'ın koyduğu sınırları kim aşarsa onlar zalimlerin ta kendileridir. 229 Eğer erkek karısını üçüncü defa boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Bu koca da onu boşadığı takdirde onlar kadın ile ilk kocası Allah'ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir. 230 Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. 231 Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle yeniden evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 232 -Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların annelerin yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- Baba ölmüşse mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer anne ve baba kendi aralarında danışıp anlaşarak iki yıl dolmadan çocuğu sütten kesmek isterlerse onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı bir süt anneye emzirtmek isterseniz örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. 233 İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün iddet beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 234 Vefat iddeti beklemekte olan kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki siz onlara bunu er geç mutlaka söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikah yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah'a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halimdir. Hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 235 Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. Bu durumda -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt'a verin. Bu iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur. 236 Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikah bağı elinde bulunanın kocanın, paylarından vazgeçmesi başka. Bununla birlikte ey erkekler, sizin vazgeçmeniz takvaya Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. 237 Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a gönülden boyun eğerek namaza durun. 238 Eğer bir tehlikeden korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah'ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın namazı normal vakitlerdeki gibi kılın. 239 İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakan erkekler, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar kendiliklerinden çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 240 Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur. 241 Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır. 242 Binlerce kişi oldukları halde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler. 243 Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. 244 Kimdir Allah'a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. Rızkı Allah daraltır ve genişletir. Ancak ona döndürüleceksiniz. 245 Mûsâ'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi ne yaptılar? Hani, peygamberlerinden birine, "Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O, "Ya üzerinize savaş farz kılındığı halde, savaşmayacak olursanız?" demişti. Onlar, "Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niye savaşmayalım" diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri hakkıyla bilendir. 246 Peygamberleri onlara, "Allah size Tâlût'u hükümdar olarak gönderdi" dedi. Onlar, "O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir" dediler. Peygamberleri şöyle dedi "Şüphesiz Allah onu sizin üzerinize hükümdar seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı." Allah mülkünü dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 247 Peygamberleri onlara şöyle dedi "Onun hükümdarlığının alameti size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz bunda şüphesiz, sizin için kesin bir delil vardır." 248 Tâlût ordu ile hareket edince, "Şüphesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka." dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, geride kalanlar "Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler ırmağı geçenler ise şu cevabı verdiler "Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir". 249 Tâlût'un askerleri Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler "Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et." 250 Derken, Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öldürdü. Allah ona Davud'a hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. 251 İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin. 252 İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah'ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs Cebrail ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen milletler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkar edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lakin Allah dilediğini yapar. 253 Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkar edenler ise zalimlerin ta kendileridir. 254 Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir, büyüktür. 255 Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 256 Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur. O da onları aydınlıktan karanlıklara sürükleyip çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. 257 Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye şımarıp böbürlenerek Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, "Benim Rabbim diriltir, öldürür." demiş; o da, "Ben de diriltir, öldürürüm" demişti. Bunun üzerine İbrahim, "Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir" deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. 258 Yahut altı üstüne gelmiş ıpıssız duran bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, "Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek acaba?" demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu "Ne kadar ölü kaldın?" O, "Bir gün veya bir günden daha az kaldım" diye cevap verdi. Allah şöyle dedi "Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! Böyle yapmamız seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. Eşeğin kemiklerine de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi "Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter." 259 Hani İbrahim, "Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Allah ona "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır inandım ancak kalbimin tatmin olması için" demişti. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." 260 Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 261 Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden bunları başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab'leri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. 262 Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 263 Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. 264 Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. 265 Herhangi biriniz ister mi ki, içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu, içinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın; derken bağı ateşli yıldırımlı bir kasırga vursun da orası yanıversin? Allah düşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor. 266 Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye layıktır. 267 Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayasızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet vadediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 268 Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar. 269 Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. 270 Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 271 Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah'ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir. 272 Sadakalar kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı dilenmedikleri için, bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca bir şey istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. 273 Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir 274 Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Alış veriş de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de o öğüte uyarak faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah'a kalmıştır. Allah onu affeder. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır. 275 Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır bereketlendirir. Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez. 276 Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. 277 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. 278 Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, ana paralarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur. 279 Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, borcu sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. 280 Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah'a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. 281 Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, her şeyi olduğu gibi dosdoğru yazsın. Üzerinde hak olan borçlu da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin hepsini tam yazdırsın. Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Bu işleme şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman gelmekten kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. 282 Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini borcunu ödesin ve Rabbi Allah'tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. 283 Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter. 284 Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de iman ettiler. Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler "Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz." Şöyle de dediler "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." 285 Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. Şöyle diyerek dua ediniz "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz ! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." 286 Batı Antalya Kalkınma Ajansı Peygamber Tevrat Mevla Asker Asker Hani Inna Hani Inna Ölü Ölü Dini Gündem Güncel Haberler
inne fi halkıs semavati vel ard